MİSTİK SAĞOLSUN BE !

Abone Ol

Yıl 1901...

Pangaltı’da bir koltuk meyhanesi.

Arada bir gelir genç bir harbiye öğrencisi atar iki tekini sonra bağırır meyhane sahibine,

- “Barba...! Param yok yaz hesaba! "

Barba da bağırır altın saçlı mavi gözlü genç Harbiyeliye

- “Mistik sağolsun be ! "

Aradan yıllar geçer o genç Harbiyeli dağıtır Çanakkale’yi, kurtarır vatanı ve ülkesinin başına cumhurbaşkanı olur.

Ankara’da gençlik yılları hatıralarının yadedildiği bir gece içki masasında çocukluk arkadaşı Nuri Conker’e özlemle sorar,

- “ Nuri! Barba yaşıyor mudur?” diye

Atamıza ismi ile hitap eden yegâne kişi olan çocukluk arkadaşı Nuri Conker Atamızın bakışlarından ve ses tonundan özlemini anlar ve durumdan vazife çıkarır.

- “Bilmem ki Kemal!” diye sorunun cevabını havada bırakır. Ama ertesi gün sorar soruşturur. Barba’nın hayatta olduğunu ve aynı mekânı işletmekte olduğunu öğrenir.

Kısa bir süre sonra yaz çalışmaları için Florya köşküne gidilir.

Nuri Conker bizzat giderek Pangaltı’daki mekânı bulur, ertesi gece Cumhurbaşkanını oraya getireceğini Barba’ya haber verir.

Ertesi gece Nuri Conker,

- “Kemal! Bu gece de bir değişiklik yapıp Harbiyeli yıllarımızdaki gibi felekten bir gece çalalım” der ve atamızı ikna eder. Bindikleri arabayı İstanbul Pangaltı’da Barba’nın meyhanesi önünde durdurur.

Barba kapıda

- "Oooo ! Sayin Cumhurbaşkanim,

Hoş gelmişinizdir şeref vermişsinizdir! " diyerek karşılar.

Önüne düşerek Atamızın yıllar önce genç bir Harbiyeli olarak oturduğu aynı masaya oturtur. Çeşit çeşit meze ile donatır masayı. Arkadaşlar hep birlikte yerler içerler hatıraları yadederler. Saatler saatleri kovalar kalkma zamanıdır artık.

Cumhurbaşkanı aniden bağırır Barba’ya

- “Barbaa ! “

- Buyrun sayin Cumhurbaşkanim

-Param yok gene yaz hesaba !

Barba

- “Rica ederim, Cumhurbaşkanimden para mi alacağim burada?” diye cevap verir

Az sonra tekrar bağırır Koca Cumhurbaşkanı:

- “Barba! Param yok yaz hesaba !”

Barba’dan gene aynı cevabı alır.

Atamızın Barba’dan beklediği cevap bu değildir ve bu gece masadan Harbiyeli olarak kalkmak niyetindedir.

- “Barba bak hakkaten param yok” diye yüksek sesle bağırınca

Barba uyanır ve o da patlatır bağırarak Atatürk’ün beklediği cevabı:

- “Mistik sağolsun be !”

Masadakiler Atatürk’ ün gözünden süzülen bir damla yaşın elindeki rakı kadehinin içine damladığını görürler...(Nuri Kurtcebe, alıntıdır)