İKİ KAZANIN ANATOMİSİ...

Abone Ol

03 Mart 2019 Pazar günü, Kız Kulesi’nin karşısında kaldırımda koşan 12 yaşındaki torunuma ayak uydurmaya kalktım. Yüzükoyun düştüm ve kolumu kırdım.

Kardeşim İsmet Çenesiz de 72 sene önce, attan düşmüş bacağını kırmıştı. Olayların benzerliği var ama, toplumun bakış açısı ve tedavi şekli çok farklı. İşi başından alıp, anılar manzumesi şeklinde sunmak istiyorum.

Olayları sırası ile anlatmaya başlamadan önce; LİV hastanesinde gördüğüm tedavinin kalitesini ve nefasetini öne almanın boynumun borcu olduğunu düşündüm.

Uzunca olacağı belli yazımız, bazı okurlarımızın sabrını zorlayabilir. En iyisi, önce teşekkürle başlayayım; Prof. Dr. Çağatay Öztürk başkanlığındaki ortopedi ve omurga sağlığı merkezi ekibinden Prof. Dr. Ramazan Erden Ertürer tarafından gerçekleştirilen ve çok sayıda vida ile tutturulan kol kemiğim (Pazu) bir haftada, bu yazıyı kaleme alma seviyesine geldi. 86 yaşında oluşum, yaşlanmış kemiklerin kırık onarımının zorlaştığı da düşünüldüğünde; ameliyatın başarısı ve kalitesi açıkça görülüyor. Kendilerine çok teşekkür ediyorum.

2013 yılında, İstanbul Ulus'ta kurulan ve kuruluşundan kısa bir süre sonra LİV hastanesinde çalışmaya başlayan kızım Serpil Salman'dan dolayı bütün sağlık sorunlarımızı orada çözdük.

Serpil işe başladığında Doçent idi. Şimdi ise Profesör Doktor olarak görev yapıyor. Son olay başımıza gelinceye kadar LİV'i iyi bir hastane olarak algıladım. Ama ameliyatım dolayısıyla tanıştığım ortopedi kadrosunda;

2 Prof.Dr.,

2 Doç.Dr.,

1 Yrd.Doç.Dr. ve 1 Opr.Dr. ile birlikte, 2 hemşire, 2 fizyoterapist, 1 pansumancı, ekip koordinatörü, 2 ekip koordinatörü yardımcısını tanıyınca çalışanların sayısını sordum.

Sıkı durun. Çoğu profesör ve doçent olmak üzere 120 doktor kadrosu var, ayrıca 50 anlaşmalı doktor olmak üzere, temizlikçilere kadar 700 kişiyi bulan personel kadrosu mevcut.

Ben, ameliyatımın gerçekleşmesinden, hastaneden ayrılıncaya kadar geçen zaman içerisinde gördüğüm hizmetin kalitesine, nezaketine tekrar şükranlarımı sunuyor, yazıma geçmek istiyorum.

* * *

Yazımdaki sözcükleri, devrine uygun bir şekilde kullanarak aktaracağım...

İsmet Çenesiz, 1947 yılında Tatar mahallesinde Attan düştüğünde kalkıp yürüyemeyince başına toplananlar, "Sakallı Karı'yı çağıralım" demişler. Kadın gelmiş, "Bu çıkık" demiş. Bacaklarının arasına bir minder sıkıştırmış. Topuklarını birbirine bağlamış, "Pazartesi günü okula gider" demiş.

Ama ne yazık ki öyle olmadı. Doktora ve hastaneye gitmeye annem razı olmuyordu. Çünkü, kısa bir süre önce kötü bir örnek yaşanmış, kolu kırılan bir çocuğun yarası kangrene dönüştüğü için kolunu kesmişler ve ilk müdahaleyi yapan kadını da hapse atmışlar. Yani, o tarihte doktorlara Anadolu insanı bu konuda güvenmiyordu.

Bunun üzerine bu işlerden iyi anladığı bilinen Ovasaray’lı hoca isimli bir adam vardı. O çağrıldı. 40 tane yumurta, 5 metre kaput bezi alınarak hazırlık yapılması istendi. Aile fertlerinden başka bazı komşular da bulunuyordu. Ovasaray’lı hoca yumurtaları kabuğu ile birlikte kırarak karıştırdı. Bezi uygun şekilde kesti ve hazırladığı yumurta karışımına buladı. Hüsrev Emmi’ye bacağı çekmesi söylendi. Bacak bütün gücüyle çekilirken yumurtalı bezle sarıldı.

Aradan geçen zamanla koltuk değneğiyle gezmeye başlayan İsmet, bir süre sonra okula gitmeye başladı. Zor bir iyileşme dönemi oldu. Ama, yine de daha sonraki yıllarda bir çok spor dalıyla uğraştı. Bunlar, güreş, atletizm, voleybol ve futbol oldu. Güreşte derece bile yaptı.

Seneler sonra iş hayatına atılmış, beraber çalışıyorduk. Böbrek sancıları başladı. Çekilen filmlerde geçmişte yaşadığı uyluk kemiğindeki kırığın topuz kısmının koptuğu, iki santimetre kadar aşağıda tuttuğu ve boşluğu doldurduğu görüldü. Aslında talihsiz olay o şartlara göre çok iyi sonuçlandı.

Gelelim şimdiki olayımıza. Düştüğüm zaman eşim, diğer kızım İnci ve damatlarım etrafımdaydı. O sırada başıma toplananların konuşmalarından anladığım kadarı ile, toplumumuzun bilinçli hale geldiğini ve son derece duyarlı bir şekilde yardımcı olmaya çalıştıklarını gördüm. Gençlerden biri ambulansta çalıştığını, acil tıp teknisyeni olduğunu söyledi ve ilk müdahalede çok yardımcı oldu. Böyle bir meslek alanının ülkemiz için ne kadar faydalı olduğunu bizzat yaşamış oldum.

Çocuklarım beni Serpil’in çalıştığı hastaneye götürdü. Akşam saat 20.00’de hastanedeydik. Hemen röntgen filmleri çekildi. Sabah ilgili doktorların gelmesinden önce hazırlık olarak gece kolumu sardılar.

Ertesi gün saat 16.00’da ameliyata girdim. İki buçuk saat süren ameliyat ve yoğun bakım sürecinden sonra odaya aldılar. Hastaneden çıkıncaya kadar yapılan bakım, acısız, ağrısız geçti ve evime döndüm.

İsmet Çenesiz'e yapılan tedavinin ilkelliği yanında gördüğüm son derece modern tedavi, ülkemizin tıp alanında kat ettiği mesafeyi göstermesi bakımından sevindiricidir.

En güzel günler sizlerin olsun.