Gazeteci Hasan Pulur’u kaybettik. Akıcı üslubu, konularına halk adamı yaklaşımı ile eğmeden, bükmeden yazdığı yazılarını, uzun süre zevkle okudum.
Allah rahmet eylesin.
Beşiktaşlı atlet ve idareci Tolon Tosun’dan bazı yazılarında “Bizim Tolon” diye bahsederdi. Kabataş Erkek Lisesinden arkadaşlıkları var.
Tolon Tosun benim için de “Bizim Tolon” oluyor. Çünkü 1956 yılının ilk altı ayında Ankara’da yedek subay okulunun 12. Bölüğünde birlikte okuduk. O zaman lise mezunu idi. 1959 yılında tıp fakültesinde eğitime başlamış daha sonra diş hekimliği fakültesine geçiş yapmıştır.
Uğur Dündar 1993’den önce Hasan Pulur’la ilgili bir program yapmıştı. Bu programda Hasan Pulur’un gençlik arkadaşlarını çağırıp sürpriz yapıyordu. Çağrılan gençlik arkadaşlarından biri de Tolon Tosun’du.
Tolon’u televizyonda anormal derecede büyümüş göbeği, kocaman pala bıyığı ile görmek benim için de sürpriz olmuştu. Çok yaşamadı, 1993 yılında rahmetli oldu.
Tolon askerliğimiz sırasında 60 kilo olduğunu tahmin ettiğim, boyu 1.60’dan biraz fazla minyon bir gençti. Bölüğün neşe kaynağı idi. Espri birikimi, hazır cevaplığı hayranlık uyandırıyordu.
Yarısından fazlası üniversite mezunu olan, aktör Metin Serezli’nin de bulunduğu bölükte nazar boncuğu gibiydi.
İpana diş macunu piyasaya yeni sürülmüştü. Bir tüp İpana macunu almış. Yemek masasında Tolon’un elinde macunu gören saf arkadaşlarımız ne olduğunu sorduğunda, krem peynir diyor, ekmeğe sürüp yiyormuş gibi yapıyor ve abartılı bir şekilde lezzetli olduğunu gösteren tavır sergiliyor. Arkadaş ısrarla kendi ekmek dilimine de sürülmesini isteyince, bin bir nazla ekmeğe İpana’yı sürüyor. Arkadaş kocaman lokmayı hart diye ısırınca kıyamet kopuyor ve tatmin ettiğinizi sanıyorum; ismi Halil olan arkadaşın adı İpana Halil kalıyor.
Tolon Tosun; çok güzel fıkraları çok da güzel anlatırdı. Aklımda kalan bir tanesini sunayım;
Fransa’da zengin, dostlarına ziyafetler çeken, ilginç bir adam var. Bu adamın çok kıymetli bir papağanı var. Papağanın birçok özelliğinin yanında; ziyafetlerde; salonun giriş kapısına kafesinin asılması, gelen misafirleri tanıması, onlara “Markiler yan tarafa, Dükler ön tarafa, Baronlar arka tarafa” gibi yer işaretlemesidir.
Bu papağana misafirler hayran, sahibi de hayranlığı gördükçe keyiften dört köşe…
İş buraya kadar iyi de papağanın kötü bir huyu var. Sahibi aynı zamanda süs tavuğu besliyor. Tavukların civcivlerini gözünden kıskanıyor. Bizim kahraman papağan fırsat bulursa, civcivleri yakalaması ile öldürmesi bir oluyor.
Yeni bir davet var. Telaşla papağanın kafesinin kapağı açık unutulmuş. Kıymetli civcivler de bahçede güneşlenip, yemlerini yiyorlar. Papağan; onlara saldırıp altı tanesini öldürüyor. Bunu gören ev sahibi papağanı yakaladığı gibi başındaki bir tutam uzun tüyü yoluyor. Papağanın başı dazlak kalıyor.
Akşam ziyafet saati geldiğinde papağanı kafesi ile her zamanki gibi kapıya asıyorlar. O da görevini yapmaya başlıyor. “Markiler bu tarafa, Dükler şu tarafa” derken. O zamana kadar görmediği, saçı dökük, çıplak başlı iki adam geliyor. Onlara; “civciv öldürenler arka tarafa” diyor.
Tolon gibi anlatabildim mi? Bilmiyorum. O anlatınca, bütün bölük gülmekten katılır, keyifli zamanlar yaşanırdı.
Allah rahmet eylesin. Tolon 62 yaşında öldü. Hasan Pulur 83 yaşında öldü. Tolon Hasan Pulur’dan 9 ay büyük. Hasan Pulur da benden sadece 10 ay büyüktü…
Anlayacağınız; emsallerim gittikçe tükeniyor. Değiştirilemez kural hükmünü icra ediyor. Allahtan hayırlısını dilemekten başka çare yok…
En güzel günler sizlerin olsun…