GÖRMEDİM ÖMRÜMÜN ASUDE GEÇEN BİR DEMİNİ

Abone Ol

Sözleri ve bestesi Kadri Şençalar’a ait çok sevdiğim bu Hicaz şarkının sözleri;

Görmedim ömrümün asude geçen bir demini,

Çekerim hep o siyah gözlerinin matemini,

Hasretinden inlediğim çekti benden elini,

Çekerim hep o siyah gözlerinin matemini…

Belalı coğrafya olarak tanımladığım Anadolu’da ülke olarak hep sorunlu zamanlar yaşadık ve maalesef yaşamaya da devam ediyoruz.

Antalya Serik Lisesi'nde öğretmenlik yaparken Serik Lisesi müdürlüğüne atanmıştım. Sanırım 1975’teydi. O zamanlar meşhur bir Antalya milletvekili “Çorum’lunun Antalya’da ne işi var?” diyerek görevimi engellemişti.

Bu hayatımda ilk kez tanık olduğum ülkemin bir arızasıydı. 1979 yılında öğretmenlikten istifa ederek Mobil Oil Türk A.Ş.’ne girdim ve Batman’a gittim.

O yıllarda ülkede iktidar bunalımından kaynaklanan korkunç bir akaryakıt sıkıntısı yaşanıyordu. Bizler, Mobil, Shell ve BP olarak rafineriden kotayla verilen akaryakıtı bayilerimize adaletle dağıtırken, Petrol Ofisi aynı hassasiyeti göstermiyor ve maalesef rüşvetle dağıtım yapıyordu.

Bir gün makine yağı ambarımızda çalışan bir işçimizin yaşlı babası büroya geldi.

Amcanın iki gözü de görmüyordu. Haline çok acıdım. Akşam Ağrı’ya gidecekmiş.

Hemen Diyarbakır Tıp Fakültesinde okuyan Serik lisesinden öğrencim Ali Öz’ü telefonla aradım. “Ali, burada yakın zamanda iki gözü de kör olmuş bir amca var, nasıl yardımcı olabiliriz evladım?” dedim. Ali “Hocam ben göz doktoru ile görüşeyim, seni ararım” dedi. Bir saat sonra Ali, göz doktorunu telefona verdi.

Doktor, “Mehmet bey, duydum ki Mobil’ ciymişsiniz, Diyarbakır Tıp fakültesi yakıtsızlıktan perişan durumda, hastalar soğuktan donuyor, bana bir fıçı gaz gönderin amcanın gözlerini ameliyat edeyim” dedi.

Ben de “Doktor bey, size gaz feda olsun, hemen size iki fıçı gaz gönderiyorum” dedim. Urfa’ya giden bir tankerin üstüne iki fıçı gaz yükleyerek hastaneye yolladım.

Ertesi sabah şirket arabamla amcayı ve oğlunu Diyarbakır’a götürdüm. Sağ olsun sevgili öğrencim Ali Öz bizleri karşıladı. (Ali şimdi Alanya’da emekli genel cerrah Tabip Albay). Amcayı oğluyla beraber hastanede doktorlara teslim ettik.

Bir hafta içinde amca iki gözünden de ameliyat olmuş ve görmeye başlamıştı. Sanırım iki gözü de kataraktan kapanmıştı. Amca büroya gelince gören gözlerinden boşanan gözyaşları içinde beni kucakladı ve ellerime sarıldı. Öylesine duygulanmıştık ki, amca, oğlu, ben ve yardımcım Urfalı Mahmut Yılmaz gözyaşlarımızı tutamamıştık.

12 Eylül 1980 ihtilali sonrası Kurtalan Ekspresi Kurtalan’a varmadan soyulmuştu. Soyguncular bir kadın yolcunun boynundaki altınları almaya kalkınca makinist, “Kadının göğsüne el atmak ayıptır kardeşim” deyince makinisti de öldürmüşler, trenden inerken de “Kenan’a (Kenan Evren) selam söyleyin” diyerek kaçmışlardı.

Soygundan bir hafta kadar sonra bir gece Batman Cumhuriyet Savcısı Çorum Lisesi’nden arkadaşım Tuğdur Yazgan ve Sağlık Ocağı doktoru Osmancık’lı arkadaşım Dr. İsmail Gökgöz’le Batman Rafinerisi içinde bahçede havuz başında oturuyoruz.

Gece yarısı bir asker gelerek selam çaktı ve Doktor İsmail beyin kulağına bir şeyler söyledi. İsmail Gökgöz aceleyle askerle beraber gitti. Yarım saat sonra da aynı asker gelerek savcının kulağına bir şeyler söyledi, savcı da askerle beraber gitti.

Ben çok şaşırdım ve merakla arkadaşlarımı beklemeye başladım.

Saat ikide gelen arkadaşlar, “tren soygununu yapanlardan Kenan’a selam söyleyen soyguncunun yakalandığını ve jandarmayla girdiği çatışmada öldürülmüş olduğunu” söylediler. Gecenin bir yarısında doktorla savcı, Alay komutanı Albay tarafından soyguncunun ölüm raporunu imzalamak için çağrılmışlar.

Yıllar önce yazdığım bir dörtlükle sizlere veda ediyorum.

Bir mucize yaratıp Vatan kurtardı Atam,

Nice devrimler yapıp çağlar atlattı Atam,

Allah’ın bir lütfuydu Türk’ün bahtına Atam,

Bir güneş gibi doğup, battı ağlattı Atam…