AKDENİZ’İN SICAK RÜZGÂRLARI
Akdeniz’in uçsuz bucaksız maviliklerine doğru uzanan bir ilçe düşünün… Toros Dağları’nın eteklerinde, sevgilisinin omzuna yaslanmış nazlı bir kız gibi. Dağların gölgesi denize karışıyor, rüzgârın serinliği portakal çiçekleriyle bütünleşiyor. Burası Anamur, tarihin sessizliğini doğanın sesiyle buluşturan gizli bir cennet adeta.
Türkiye’nin en güney ucunda, Akdeniz’e sevdalı gibi kucaklaşmış bu güzel kent, gerek kültürel zenginliği gerekse doğal güzellikleriyle Anadolu’nun en özgün yerleşim yerlerinden biri olarak öne çıkıyor.
ANEMURİUM ANTİK KENTİ, TARİHİN SESSİZ TANIĞI
Anamur’un tarihsel belleği, Anemurium Antik Kenti’nin taşlarında saklı gibi. Roma ve Bizans dönemlerinin önemli liman kentlerinden biri olan Anemurium, bugün hâlâ görkemini koruyor sanki.
Tiyatrosu, hamamları, su kemerleri ve mozaikleriyle binlerce yıllık bir uygarlığın nefesini duyumsarsınız burada. Güneşin sabahın ilk ışıklarıyla antik surların üzerine vurduğu o an, geçmişin anıları sanki yeniden canlanır.
Tarih bazen sadece kazılarda değil, ılık bir rüzgârın esintisinde de gizlidir.
MUZUN BAŞKENTİ: ANAMUR’DA DOĞA CÖMERT
Muz, Anamur’un adıyla özdeşleşmiş; adeta ilçenin kimliğine bürünmüş. Seralar boyunca uzanan muz ağaçlarının sarı sarı gülümseyişi, Akdeniz güneşiyle yarışıyor. Bereketli topraklar ve ılıman iklim, Türkiye’nin en verimli üretim merkezlerinden biri hâline getirmiş Anamur’u.
Ancak Anamur’u yalnızca muzla anmak eksik olur. Alaköprü Barajı, Kaledran Koyu ve Bozyazı kıyıları, doğaseverlerin keşfetmeyi arzulayacakları doğal güzellikler arasında.
Burada deniz, dağ ve tarih öylesine iç içe ki, birkaç adımda sahilden ormana, ormandan tarihe yürümek olası.
YEŞİL VE MAVİNİN DANSI
Toros Dağları’ndan inen serin rüzgâr eşliğinde deniz kıyısında yürürken, zeytin, defne, keçiboynuzu ve narenciye ağaçlarıyla çevrili ara yollarda her adımda doğanın cömertliğini görebiliyorsun.
Yükseğe çıkıp baktığınızda, Anamur’da iki renk görürsünüz: biri Akdeniz’in mavisi, diğeri Toroslar’ın yeşili. Denizden beslenen bu şehir, arkasını dağlara dayamış; gücünü de oradan alıyor sanki.
BİR KÜLTÜREL HARMAN
Anamur halkı, Anadolu’nun özündeki misafirperverliği Akdeniz’in ılık rüzgârlarıyla harmanlamış. Sabahın erken saatlerinde sahildeki odamın balkonuna çıkıp denizi gözlemliyorum. Küçük balıkçı teknelerinin, günün ilk ışıklarıyla birlikte denize açılışındaki heyecanı ve telaşı izlemek büyük bir huzur veriyor.
Güler yüzlü esnafın her müşteriyi “hoş geldiniz” diyerek karşılaması ilçeye ayrı bir canlılık katıyor. Sahil boyunca yankılanan halk ezgileri ise Anamur’un kültürel belleğini yaşatıyor. Denizin sesiyle halk ezgilerinin ritmi birbirine karışıyor; ortaya Akdeniz’e özgü büyüleyici bir ahenk çıkıyor.
Anamur, yalnızca bir ilçe değil; doğanın, tarihin ve insanın iç içe geçtiği yaşayan bir kültür mozaiği. Dağ, deniz, tarih, dinginlik ve sıcaklık burada yan yana soluk alıyor.
Yolunuz bir gün Akdeniz’in güney ucuna düşerse, Anamur’a uğramadan geçmeyin. Güneşin Torosların doruklarından nazlı nazlı doğuşuna, akşamları da deniz ufkuna aynı zarafetle veda edişine tanıklık edersiniz. O zaman anlayacaksınız; Anamur, sadece bir yer değil, bir hissin, bir maviliğin, bir sıcaklığın adıdır.
Devam edecek.