Öncelikle, tüm annelerin “ANNELER GÜNÜ”nü kutluyorum.
Son yıllarda hızla artan ve neredeyse evlilik sayısına yaklaşan boşanmaların bu denli çok olması, özellikle de yeni evli gençler arasında yaygınlaşması, eşleri birbirine bağlayan bağların gittikçe incelip zayıfladığını gösteriyor. Gençlerimizin, toplumun temeli ve en küçük birimi olan aile kavramının ne denli önemli bir birliktelik olduğunun bilincine henüz varmadan “sen yoluna, ben yoluma” deyip birbirlerine sırtlarını dönüvermeleri, gerçekten üzerinde önemle durulması gereken en önemli sorunlardan birisi olarak görünüyor.
Bence olayın en önemli iki nedeni var. Bunlardan birincisi gençlerin evlilik öncesi henüz tanışma döneminde birbirlerine karşı dürüst olmayıp maskeli yüzlerini, yani karşıdakinin görmek istediği yüzlerini göstermeleri. Bunu şöyle açıklayayım: Her iki taraf da kendi karakter yapısıyla değil, karşıdakinin beğeneceği yapıya bürünerek diğerinin karşısına çıkıp öyleymiş rolünü oynuyor. Bir örnekle açıklamam gerekirse;
-“Hangi tür müzikten hoşlanırsın?” sorusuna aldığı -“Türk Sanat Müziği” yanıtına, hiç ama hiç sevmediği halde sadece karşıdakine şirin görünebilmek için;
-“Ay, ben de bayılırım!” demesi gibi.
Belki tanışma döneminde çok fazla sakıncası yokmuş gibi görünen bu sahte karakter yapısı, evlilik yaşamında terk edilip de gerçek kimlik ortaya çıkınca, her iki tarafta da “Benim evlendiğim kişi bu muydu?” sorusunu gündeme getiriyor ve anlaşmazlıklar derinleşip iş boşanmaya kadar gidiyor.
İkincisi ise ekonomik neden. Eskiden evin geçimini baba sağlar, gelirin tamamı erkeğin kazancıyla temin edilirdi. Hanımların böyle bir sorumlulukları yoktu. Hatta evli kadının çalışmasına, eşi için “sanki evi geçindiremiyormuş da hanımını da çalıştırıyormuş” gibi bir düşünce yapısıyla yaklaşıldığı için pek iyi gözle bakılmazdı. Hal böyle olunca da evlilikte kadının görevi temizlik, yemek ve çocuk doğurmaktan ibaretti. Anlaşmazlıklar ortaya çıktığında ise, baba evinden başka gideceği yer ve ayrıldığında geçinebileceği hiçbir geliri olmayan kadın, her şeye katlanmak zorunda kalırdı.
Her şeyi göze alıp da baba evine geri dönen kadının durumu ise aile içinde farklı sorunların ortaya çıkmasının nedeni olurdu. Çünkü böyle bir durum aile açısından çevreye karşı onur kırıcıydı ve kısa zamanda yeniden bir koca bulup evlendirilerek aile onurunun tamir edilmesi yoluna gidilirdi.
Şimdi ise her iki taraf da çalışıp aile gelirine katkıda bulunuyor. Hal böyle olunca da ekonomik yönden diğerine bağımlı değil, kendi yağıyla kavrulabilecek bir özgürlüğe sahip. O zaman da kendini karşıdakinin kaprislerine katlanmak zorunda hissetmiyor ve “sen ne isen ben de oyum” mantığıyla alıp başını gidiyor.
Oysa böyle mi olmalı? Aile içinde tabii ki sorunlar olacak, önemli olan bunlara bakışımız ve yaklaşım tarzımız. Hani eskilerin “yavanını içine dürmek” diye çok güzel bir sözü vardır ya o hesap, tatsızlıkları dışarıya hissettirmeden aile içinde halledip birlikteliği sürdürebilmek en güzeli değil mi? Çorbanın içine biraz sabır, biraz hoşgörü, biraz da sevgi katıldığında, tüm sorunların kendiliğinden çözüleceğine kendimizi inandırabilirsek her şeyin üstesinden gelinebileceği düşüncesindeyim.
Sözü, güzel bir örnekle bağlayayım. Adına Reggae denilen bir müzik türünün ilahı kabul edilen Bob MARLEY, eşiyle evlenirken öyle anlamlı bir yemin eder ki, gerçek sevginin ne olması gerektiğini adeta özetler:
“Mükemmel değilim, sen de değilsin. Ve ikimiz asla mükemmel olmayacağız. Ama eğer seni gün içinde bir kez bile güldürebiliyorsam, iki kere düşündürebiliyorsam ve hatalarını kabul ediyorsam bana sarıl ve elinden gelenin en iyisini ver. Sana her gün şiirler okumayacağım. Ama sana sadece senin kırabileceğini bildiğim bedenimden bir parçamı veriyorum. Lütfen ona zarar verme, değiştirmeye çalışma ve benden verebileceğimden fazlasını bekleme. Her kalbin matematiği farklıdır; onu analiz etme. Mükemmel adamlar yoktur; ama senin için mükemmel olmaya çalışan bir adam vardır. Seni ömrüm yettiğince seveceğim.”
Sizce de gerçek sevgi tam da böyle değil midir?
DÜŞÜNEN SÖZLER:
· Evlilik; her akşam yattığında ve her sabah uyandığında, yastığın diğer ucunda yatanı görünce, onun hala orada olduğuna şükredebilmektir. ANONİM
· Başarısızlığa uğrayan evlilik değil, evlenen insanlardır. H. E. FOSDİCK
· Eş seçmek, kitap seçmeye benzer. İyi tasarlanmış cilt ve kapak ilginizi çekebilir fakat içeriği sağlam olmadıkça sonunu getirmek zordur. KONFÜÇYÜS
· Eşiniz kızgın iken, siz sakin olun. Biriniz ateş iken, diğeriniz su olmalı. HZ. ÖMER
· Evin başı erkektir ama kadın da boyundur. Unutma ki; boyun ne tarafa istese, baş o tarafa gider. MEVLANA
· Evliliğin, her şeyi kemiren ve adına alışkanlık denilen bir canavarla bıkıp usanmadan boğuşması gerekir. BALZAC
· İyi bir evlilik için sağır bir koca ve kör bir kadın gerekir. BALZAC