ERZURUM’DAN KAN DAMLIYORDU -2

Abone Ol

“Hiçbir araştırma yapmadan Ermenileri haklı bularak, Ermenilerin yaptıklarını göz ardı edip, Ermeni soykırımı kabul eden devletleri kınıyorum. Gerçeklere dayanan bu kitabımı okumalarını tavsiye ediyorum”
* * *
Kasım ayında İstanbul’da TOGAN YAYINLARI tarafından basılan romanda 1916-1918- yılarında, Ermenilerin Erzurum’un Alaca kasabasında yaptıkları katliam ve soykırım anlatılmaktadır.
Daha önce “KARDAKİ AYAK İZLERİ”, “SAVAŞIN YARIK TABANLI KADINLARI” ve “SAHİPSİZ BEDENLER” isimli üç romanı yayınlanan Kadın Romancımız Zülâl Kaya kendisi de 93 harbinden sonra, Ahıska’dan sürgün edilen bir ailenin kızıdır. Kendi ailesinin de sürgün dramını “KARDAKİ AYAK İZLERİ”, “SAVAŞIN YARIK TABANLI KADINLARI” romanın da anlatmıştır. Zülâl Kaya’nın romanları yer, zaman ve kişi olarak tamamen gerçeklere dayanmaktadır.
Hiçbir zaman Ermenilere kin duymayan ve amacı, bin yıllık Ermeni / Türk kardeşliğinin yine kardeşçe devam etmesi olan Zülâl Kaya, bu romanı ile “ Türkler bize soykırım yaptı “ diye yalan söyleyen ve her 24 Nisan’da dünyaya ayağa kaldıran Ermenilere doğru ve tarafsız bir cevap veriyor.
*
Gönül ister ki böyle anıları olan her vatandaşımız bunları kitaplaştırsın. Yazılı ve görsel basınımız bunlarla röportajlar yapsın. Yazamayanları konuştursunlar. Son yıllarda papağan gibi tarihimizle yüzleşelim diyen ve sanki bizim bu güne kadar okuduğumuz tarih yalan ve yanlış imiş gibi geçmişi karıştıranlar tarihimizin işte asıl bu yüzü ile yüzleşsinler. 200 yıldır sürgün ve ölüm yaşayan, içten ve dıştan bir türlü ihanete uğrayan Türk Milletinin yani atalarımızın trajedilerini öğrensinler.
Bu tür çalışmaları yapan ve gerçekleri yazmak için kadın başına taa AHISKA’ya kadar giden ZÜLÂL KAYA’YI çalışmalarından ötürü tebrik ediyorum. Bu Millete böyle hizmet edilir. Arkadaşımıza eline yüreğini sağlık diyor, herkesin bu kitabı okumasını tavsiye ediyorum.
*
NOT: ÖZÜR VE TEŞEKKÜR.
Zülâl hanım, 21 Kasım 2014 günü Çorum Haber’de yazdığım “AHISKA TÜRKLERİ 70.GÖÇ SEMPOZYUMU VE TÜRKLERİN 200 YILLIK GÖÇ ACISI” başlıklı yazımdaki bazı hakaretamiz sözler için beni uyarmıştır. Kitaplarımda da köşe yazılarımda genelde dikkat ettiğim halde bu yazımda gözden kaçan bu yanlış sözleri düzelterek, bu konuda yazan ve yazacak olan dostlarımı tabii kendimi de uyarmak istiyorum.
Ben kitaplarımda, daima masum, mazbut ve mütedeyyin Ermeni vatandaşlarımızı tenzih ederek yazdım, onları asla suçlamadım. Suçlamam da. Bilhassa geçen sene facebook (feysbuk) da bu ayırımı yapmadan Hrant Dink olayında Ermenilere ağır sözler söyleyenleri hep uyardım. Bilhassa “Hepiniz Pi… iz” sözlerine şiddetle karşı çıktım. Bu ifadeler hem yakışıksız, hem tümden bir toplumu karalıyor.
Öte yandan Ermenilerin (yani bazı Ermenilerin) “SOYKIRIM” suçlaması ağır bir iftira. Bu iftira Türk Milletini çok ciddi şekilde rencide ediyor, üzüyor ve kızdırıyor. Ama buna doğru ve mantıklı cevapla mukabele etmek gerekir, küfürle değil.
Unutmayalım ki 16 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a gideceği Bandırma vapurunu kontrol eden İngiliz Subaylarına öncülük eden Osmanlı subayı bir Ermeni idi. Bu subayımız Bandırma vapurunun temiz olduğuna İngilizleri inandırdı. İstese o vapura mani olabilirdi.
Zaten biz bu ülkede fikri zikri ne olursa olsun, Ermenilerle 1000 yıl kardeşçe yaşadık. Hâlâ yaşıyoruz ve yaşayacağız. Bu kardeşliği bozacak ve infial yaratacak şekilde yazmamalıyız. Bir zümreyi kışkırtmamaya dikkat etmeliyiz. Zaten insanlık da bunu gerektirir.
Yazılarımızda elbette bazı tenkitlerimiz olacaktır ama bu ülkenin has vatandaşı olan Ermeni kardeşlerimizi incitmemek için onları tenzih ettiğimizi özellikle belirtelim. Yukarıda söz konusu yazımda ben de boş bulunup bu ayırımı yapmadan hakaretamiz bir şeyler yazmışım. Beni uyaran Zülâl Hanıma teşekkür ediyorum ve bu ülkenin her cihetten has vatandaşı olan Ermeni dostlarımı tenzih ediyorum, onlardan özür diliyorum.