EMEK DEĞİL, SERMAYE KAZANDI

Abone Ol

Asgari ücret açıklandı.

Açıklamadan önce de asgari ücretli açtı; açıklamadan sonra da görünen odur ki açlık yerli yerinde duracaktır.

Ülkemizde artık asgari ücret, geçinmenin değil, yaşama tutunabilmenin adıdır. İnsanca yaşamayı değil, hayatta kalmayı bile garanti etmeyen bir sınırı ifade etmektedir. Açlık sınırı aylardır yukarı tırmanırken, ücret hep onun gerisinde bırakılmıştır. Bu bir hesap hatası değil, bilinçli bir tercihtir.

Bugün açıklanan ücret, daha ilk günden erimiştir. Zira market rafları zamla doludur. Kiralar maaşlardan çok daha hızlı ilerlemektedir. Elektrik, doğalgaz ve su faturaları adeta maaşın düşmanı gibi pusuda beklemektedir. Ülkemizde ücret artışı daha cebe girmeden borca yazılmaktadır.

Yetkililer yine aynı nakaratı yineledi: “Çalışanı enflasyona ezdirmedik.”

Oysa gerçek şudur: Ücretler, resmi enflasyonun bile çok gerisindedir. Resmî rakamlar mutfaktaki gerçeği yansıtmamaktadır. Sözün özü, asgari ücretli açlık sınırının altında bırakılmıştır. Bu, emeğin ezilmesi değil de nedir?

Asgari ücretli artık ay hesabı yapmıyor; gün hesabı yapıyor. Emekçiler hangi gün pazara gidileceğini, hangi gün çocuklara meyve alınacağını, hangi faturanın ertelenebileceğini, hangi ihtiyacın bir süre daha bekletileceğini hesaplıyor.

Bu, bir yaşam biçimi değil; zorunlu yoksulluğun dayatılmasıdır.

İktidar bu tabloyu “ekonomik zorunluluk” olarak sunuyor. Oysa kazanan da ortada, kaybeden de.

Sermaye çevreleri yine kazandı. Büyük şirketler, bankalar, ihaleyle beslenenler, vergi affıyla kollananlar kazandı. Ücretli, emekli, küçük esnaf yine kaybetti.

Bu ülkede kemer hep aynı bele takılıyor. Zenginlerin kemeri gevşek, emekçinin kemeri boğaz hizasında.

Sendikalar “tepki” verdi. Basın açıklamaları yapıldı. Kameralara dönük sert cümleler kuruldu. Ancak üretim durmadı, çarklar dönmeye devam etti. Yani sermaye rahatsız olmadı. Dar gelirli yine derdiyle baş başa kaldı.

Zira gerçek bir itiraz sistemi sarsardı. Bu itiraz ise yalnızca iç rahatlatmaya yaradı.

Bugün asgari ücretle çalışan milyonlar yalnızca geçinememekten değil, değersizleştirilmekten de yorgundur. Alın terinin karşılığının sadaka gibi sunulmasından, yaşamın bir “rakam”a indirgenmesinden yorgundur.

Bu tablo, toplumu sessizleştirmenin de etkili bir aracıdır. Yoksulluk derinleştikçe insanlar siyasetten, haktan ve talepten uzaklaşmaktadır. Çünkü aç insanın ilk derdi itiraz değil, ertesi gündür.

İşte bu yüzden asgari ücret politik bir konudur. Bu yüzden ücret yalnızca ekonomik bir veri değildir. Bu yüzden açlık sınırının altında bırakılan her maaş, aynı zamanda demokrasiye indirilmiş bir darbedir.

Sorun yalnızca “kaç lira” meselesi değildir. Sorun, emeğin bu düzende sürekli kaybettirilmesidir. Sorun, çalışanın yoksullaştırılması; buna karşılık sermayenin sistemli biçimde zenginleştirilmesidir.

Bugün bir kez daha gördük: Emek kazanmadı. İnsan onuru kazanmadı. Yaşam hakkı kazanmadı.

Sermaye kazandı.

Unutulmamalıdır ki bu düzen değişmez değildir. Yoksulluk kader değil, politik bir tercihtir. Ve her tercih, gün gelir başka bir tercihle değiştirilebilir.

Asgari ücret açıklandı. Asıl açıklanması gereken şudur:

Bu ülkede artık asgari olan ücret değil, yaşamın ta kendisidir.