Geçtiğimiz hafta yayımlanan “Koliba” adlı yazımla ilgili, beni çok mutlu eden olumlu tepkiler aldım.

Bu arada iyi bir CHP’li, iyi bir sosyal demokrat olduğunu bildiğim kadim bir dostumdan da, olumsuz tepki aldım.

Kadim dost, anılan yazımın son paragrafında yer alan; “…Atatürk’e ve O’nun ilkelerine karşı olan gerici güruhu; (maalesef) Atatürk’ün ardılları yaratmıştır (hortlatmıştır)…” şeklindeki görüşümden rahatsız olmuş.

“… O cümlenin yanına bir parantez açıp, ‘İsmet İNÖNÜ hariç…’ diyemez miydin? Böyle bir parantez açmış olsaydın eğer, o yazının altına, ben de imzamı atardım…” dedi…(telefonda)

“… Hayır!…” dedim… “Dediğin parantezi aç(a)mazdım, çünkü bunun istisnası yok… Ulu Önder’in ardıllarının istinasız tümü (bilinçli ya da bilinçsiz) gerici çevrelere çanak tutmuş, onları besleyip, palazlandırıp, başımıza bela etmişlerdir. Buna İsmet İnönü de dâhildir…” diye yineledim savımı…

… …

Şimdi değerli okurlarım… Bu tür tespitleri; politize etmek, kişiselleştirmek, çarpıtmak çok yanlış.

İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşımızın çok önemli bir kurmayıdır. Atatürk’ün, silah ve kader arkadaşıdır. Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin yılmaz savunucusudur. İyi bir yurtsever, iyi bir devlet adamıdır.

2. Dünya Savaşı’nda, Türkiye’yi bu savaşın dışında tutmayı becerebilmiş, zeki bir politikacıdır

Ama rahmetli İnönü’nün bu mümtaz kişiliği; O’nun, Atatürk’ün ilkelerinden yer yer ve zaman zaman ödün verdiği gerçeğini değiştirmez.

Söylemek istediğim budur.

Bakın günümüz Türkiye’sinin sorunlarına…

Şöyle bir karıştırın tarihin sayfalarını… Bu sorunların hemen hemen hepsine, Atatürk’ün; (zamanında) parmak bastığını, çözüm yolu önerdiğini, hatta çözüm üretip hayata bile geçirdiğini görürsünüz.

Ama maalesef, Atatürk’ün ölümünden sonra; Atatürk’ün yaptıklarının (gerçekleştirdiklerinin) pek çoğu; bizzat ardılları tarafından, ters yüz edilmiştir. Atatürk’ün gerek yurt içi ve gerekse yurt dışı ilişkilerindeki; kararlı, akılcı ve tutarlı tavırlarının pek çoğu, ardılları tarafından kesintiye uğratılmıştır.

Örnek mi?…

Örnek de verelim…

Örneğin, “Türkçe ibadete son verilmesi”; bugün yaşadığımız pek çok sorunun, temel nedenidir.

21. yüzyıldayız ve biz hâlâ saçma sapan tarikatları, türbanı, kara çarşafı, kadının 2. sınıf vatandaş olup olmadığı, tuvalet kağıdı kullanmanın günah olup olmadığı, oltayla tutulan balığın yenip, yenmeyeceği gibi… zırvalıkları tartışıyoruz.

Neden?

Aklımızı kullanmayı beceremememizden…

Neden?

İslamiyet’in yanlış yorumlanmasından…

Neden?

Din bezirgânlarının; (işlerine gelmediği için) İslamiyet’in doğru yorumlanmasını istememelerinden…

Neden?

Türkün, anlamadığı, anlayamayacağı bir dille ibadete zorlanmasından…

Neden?

Ülke dinamikleri henüz rayına oturmadan, ülke insanına gereken eğitim düzeyine ulaştırmadan; ÇOK ERKEN, ÇOK PARTİLİ SİSTEME GEÇİLMESİNDEN..

İşte Kürt Sorunu, yıllardır Türkiye’nin gündeminde…

Neden?

Atatürk’ün, Doğu Anadolu ve Kürt Sorunu ile ilgili izlediği politikalardan, ödün verilmesinden…

… …

Bu tür örnekler, bu konuda yapılan hatalar o kadar çok ki… Hangi birini sayalım…

İşte o onulmaz hatalardan bir kaçı…

* Toplu taşımacılıkla (demiryolu) ilgili yatırımların, durdurulması…

* Bilinçli ve yurtsever eğitmenler yetiştiren Köy Enstitülerinin kapatılması...

* Atatürk’ün kurduğu pek çok kurum ve kuruluşun “dinamizmini yitirmesinin” görmezden gelinmesi, bu kurumların amaçlarından saptırılması, amaç dışı kullanılması;…

* Atatürk’ün en büyük hayallerinden biri olan “Yeşil bir Türkiye Yaratma” ülküsüne gereken ilginin gösterilmemesi ve bu konuda Atatürk zamanında başlatılan girişimlerin yarım bırakılması…

Bu görüşümüzün en çarpıcı kanıtları, en güzel örnekleridir.

Ulusal kalkınma ve büyüme heyecanının, coşkusunun; Atatürk’ün ölümünden sonra devam ettirilememesi veya o heyecanın başka alanlara kaydırılması da, ardılların beceriksizliğidir.

Bakın yıl 2020…

Ve bizler, 50. Yıl veya 75. Yıl Marşlarını değil; hâlâ 10. YIL MARŞINI söylüyor, onunla gururlanıyor, onunla heyecanlanıyoruz…

Neden?…

Çünkü Atatürk’le birlikte; heyecan, coşku, birlik, bütünlük, ulusal uzlaşma gibi kavramlar ve duygular da öldü. (Ardılları tarafından öldürüldü)

Şimdi?…

Şimdi ne heyecan var, ne coşku… Ne de ulusal bütünlük… Bölündük, parçalandık… Bin bir parça olduk…

… …

Beceriksiz liderlerin, içinden çıkılmaz hale getirdikleri bu sistemi; ancak yeni bir Atatürk, düzlüğe çıkarabilir.

Bu liderlerle düzlüğe çıkmamız, çağı yakalamamız mümkün değil.

Bizim bir Atatürk’e daha, ihtiyacımız var…