BİLİME VE BİLİM İNSANLARIMIZA VERDİĞİMİZ DEĞER…

Abone Ol

Doçent Doktor Neva Çiftçioğlu.

Finlandiya’da doçentlik unvanını alan ilk yabancı o…

Kireçlenmeye neden olan ve ‘nanobakteri’ adı verilen mikrobu bulan bilim kadınımız.

Bu buluşu nedeniyle, dünyanın her bir yerinden davetler, ödüller almış.

5 yıldır NASA’da (Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi) çalışan ilk Türk Bilim Kadını.

Önümüzdeki yıllarda da kalp ve böbrek hastalıklarının teşhisine ilişkin, patenti yüzlerce milyon dolar değerinde önemli bir buluşu açıklanacakmış.

Buraya kadar her şey çok güzel değil mi?

Değil.

Sanki içimizden böyle o kadar çok bilim insanı çıkarıyormuşuz gibi Doçent Doktor Neva Çiftçioğlu’nu tanımıyoruz. Başarıları hakkında en ufak bir bilgimiz yok.

Çünkü varlığından bile haberimiz yok.

Çünkü bu tür şeyler umurumuzda değil.

Bizim umurumuzda değil ama bilim dünyası, Neva Çiftçioğlu’nun peşinde.

Ona “Türklüğünden vazgeç, daha çok parla” diyorlar.

Ama o “asla” diyor.

O “asla” diyor ama yabancı diyarlarda “onun Türk olması” büyük sorun yapılıyor.

İçinde bulunduğu koşullar gereği bulunmak zorunda olduğu Finlandiya’da “Türklüğüyle” anılmıyor.

Vatandaşlık başvurusu bile yapmamasına karşın; onu hep “Finli olarak” tanıtıyorlar dünyaya.

Örneğin NASA’ya gittiğinde, “NASA’ya giren ilk Finli” diye başlık atmış bir gazete.

1996’da başarılı bilim insanlarının bulunduğu bir törene çağrılmış; bu törende Türk bayrağının altına gittiğinde; onu oradan alıp, Finlandiya bayrağının altına sokmuşlar. Çok ağırına gitmiş bu durum…

“Ben Finlandiyalı değil, Türküm” diye bağırmış ama duyan olmamış. Kısmışlar sesini…

1996 yılında Finlandiya Hükümeti, onun bu buluşunu, bilim dünyasına açıklamak üzere ABD’ye göndermiş.

New York’ta bulunan dünyanın dört büyük laboratuarından biri olan Cold Spring Harbor Laboratories’e gitmiş. Meğer Amerikalılar da o dönemde aynı bakteriyi, Mars gezegeninde bulmuşlar. Bunun üzerine birlikte Astrobiyoloji Enstitüsü’nü kurmuşlar.

Bir süre sonra Firmanın CEO’su, “senin Türk olmandan rahatsızlık duymaya başladım” diyerek; kendisine, ABD vatandaşlığına geçmesini önermiş.

Neva Çiftçioğlu’nun yanıtı yine kısa ve öz olmuş; “ASLA !...”

… …

Çiftçioğlu diyor ki; “…Bu denli milliyetçi olduğumu ben bile bilmezdim, ama insan dışarıda kalınca; ülkesinde kızdığı şeyleri bile özler hale geliyor…”

Amerikalılar şaşıyorlarmış.. ‘Sana hiç kimse sahip çıkmıyor, sen neden Türk olmakta ısrar ediyorsun?’ diye soruyorlarmış kendisine.

Verecek yanıt bulamıyormuş Çiftçioğlu.
* * *

Ankara Tıp Fakültesi’nde asistan iken doktorasını bitirmek üzereymiş.

Astım hastalığı hakkında bir tez hazırlayıp, hocalarına sunmuş.

Bölüm başkanı olan hocası, herkesin gözü önünde tezi alıp, çöpe atmış.

Çöpe atılan o tezi, birkaç yıl sonra, tıp dünyasının üç büyük bilimsel dergisinden biri olan bir dergide yayımlanmış.

Ankara ona doçentliğini vermediği için Finlandiya’ya gitmiş ve orada ‘doçentlik’ unvanı alan ilk yabancı olmuş.

Finlandiya’da bakteri çalışmaları yaparken; Bilkent Üniversitesi Genetik Bölümü’ne başvurarak; “Bunu birlikte yapalım, patenti Türkiye’ye ait olsun” önerisini yapmış.

Gelen yazılı yanıtta, “siz galiba iş arıyorsunuz” denip, kabul edilmemiş.

Hacettepe Tıp Fakültesi de “bu bizi aşar” yanıtını vermiş.

Hasrete dayanamayıp Türkiye’ye dönmüş ve Başkent Üniversitesi’nde çalışmaya başlamış. Kendisine mikrobiyoloji kliniğinde 9 ay boyunca dışkı tahlili yaptırmışlar.

Sonunda Finlandiya’daki profesörü “sen orada ziyan oluyorsun” diyerek isyan etmiş ve Türkiye’ye onu almaya gelmiş.

''Bana yurt dışında Everest’in tepesine bayrak diken kadın gözüyle bakıyorlar, ama bugüne kadar hiçbir Türk yetkilisinden tebrik almadım.

* * *

Yok!

Yok kardeşim yok!

Gerçek anlamda çıkarlar(lar)ımızın nerde başlayıp, nerde bittiğini bilmiyoruz.

Aklımız fikrimiz batıl dünyada; hacıda, hocada…

Bilim adamı, bilim kadını da neymiş!

Batıl işler, boş işler dururken biz niye bilimle, fenle uğraşalım ki!

Nasıl olsa gelişmiş ülkeler, bulup, buluşturuyor!

Bunca güzel boş iş, batıl iş dururken; ille de bilimle uğraşmak isteyen varsa; gitsin Avrupa’da, Amerika’da, Çin’de çalışsın!

Neva Çiftçioğlu gibi…

Uğur Şahin gibi…

Özlem Türeci gibi…

Bizim çok daha önemli batıl işlerimiz var!

Bilim, ilim, fen bizim neyimize!