“Belediye İşçilerinin Ölüm Yürüyüşü” -1

Abone Ol

Hikâye, 1963 seçimlerinde göreve gelen Çorum Belediye Başkanı Kemal Demirer'in, toplu iş sözleşmesi anlaşmazlığı sonrası sendikayı devre dışı bırakma çabasıyla başlar. İşçileri memur kadrosuna alarak maaşlarını düşürmeyi ve toplu sözleşmeden doğan haklarını ellerinden almayı hedefleyen bu plan, işçilerin direnişiyle karşılaşır. Başkan Demirer, bu direnişe yanıt olarak 27 işçiyi işten çıkarır. Temizlik işlerinde çalışamaz raporu olan 10 işçiyi de işten atar.

27 TEMMUZ 1966 ANKARA YÜRÜYÜŞÜ

Belediye Başkanı Kemal Demirer, Danıştay’ın Yürütmeyi Durdurma Kararını uygulamayacağını açıklayınca Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Abdullah Baştürk, Genel Sekreter Hasan Okyar, Belediye Meclis Üyesi Kazım İlter 27 Temmuz 1966 tarihinde 54 belediye işçisi ile Çorum Belediye Başkanını kanunsuz ve keyfi uygulamalarından dolayı ve işten çıkarmaları protesto etmek amacıyla çıplak ayakla Ankara’ya yürüyüş başlatır.

Yalınayak yaklaşık 250 km yol kat ettikten sonra 2 Ağustos’ta Mamak’a giren işçiler 3 Ağustos saat 09.00’da Anıtkabir’e giderek mozoleye çelenk koyduktan sonra Başbakanlığa geçerler. Başbakan Süleyman Demirel ile görüşmek isteyen işçiler bunu başaramazlar.

Daha sonra sendikadan bir grup yönetici Milliyet Gazetesine giderek usta gazeteci Mete Akyol’a seslerini kimselere duyuramadıklarını belirterek, sorunlarını tüm Türkiye ve dünyaya duyurmak amacıyla İstanbul’a kadar yürüyüşe devam edeceklerini açıklarlar.

Bu olayı usta gazeteci Mete Akyol Kanal B ekranlarından yayınlanan “Bir Başkadır Benim Mesleğim” programında şöyle anlatacaktır:

“Ben işçilerle bir anlaşma yaptım. Eğer İstanbul’a yürürlerse ben de onlarla yürüyecektim. Bu konuda anlaştık ve el sıkıştık. Daha sonra İstanbul’da bulunan rahmetli Abdi İpekçi’ye telefon açtım ve bu yürüyüşe katılmama izin vermesi durumunda katılacağımı, işçilere söz verdiğimi söyledim. O da kabul ederek İstanbul’da görüşürüz dedi ve benim yürüyüşüm de böylece başlamış oldu.

15 AĞUSTOS 1966-ÖLÜM YÜRÜYÜŞÜ

1966 yılı gazeteleri Türkiye’de hava sıcaklıklarının Temmuz ve Ağustos aylarında mevsim normallerinin çok üstünde seyretmekte olduğu, İstanbul’da ısının güneşte 65 derece, gölgede ise 41 derece olarak ölçüldüğü haberlerini yaparlar.

Bu nedenle işçiler İstanbul Yürüyüşüne “Ölüm Kervanı” “Ölüm Yürüyüşü” adını vereceklerdir. Kafilenin Başkanlığını Genel-İş Sendikası Genel Sekreteri Hasan Okyar yapar. Mete Akyol ile beraber işçilerin her adımı artık bir haber niteliğindedir. Ve yürüyüş anında olan biten bütün olaylar günü gününe tüm Türkiye’nin gündemine oturur.

15 Ağustos’ta yaklaşık 720 km’lik Ankara-İstanbul Ölüm Yürüyüşü başlar. Birkaç yerde mola verdikten sonra işçiler Kızılcahamam girişinde Kızılcahamam Belediye Başkanı Ahmet Özbek tarafından karşılanır. Başkan Kızılcahamam’da işçiler için hamamın birini boşaltmış ve akşama kadar yıkanmaları için işçilere tahsis etmiştir.

18 Ağustos’ta kafile Gerede’ye doğru yürürken 56 yaşındaki Ali Pişkin isimli işçi kriz geçirir ve Ankara'da hastaneye kaldırılır. Ali Pişkin’in eşi ve çocukları da Çorum’dan Ankara’ya getirilir. Kafile Ölüm Yürüyüşüne devam ederek Gerede’ye yaklaşırken yürüyüşe katılan işçilerden Ömer Kuşçu da rahatsızlanır.

BAŞKAN KEMAL DEMİRER’İN AÇIKLAMASI

Bu sırada Belediye Başkanı Kemal Demirer ise İstanbul’dan gelen gazetecileri kabul ederek bir açıklama yapar. Milliyet Gazetesinden Ünsal Oskay’ın haberine göre işçilerin konuyu yanlış aksettirdiğini anlatan Başkan Kemal Demirer “siz meseleyi yanlış yazıyorsunuz. İşçiler 970 lira aylık istiyorlar. Ben işçileri kovmadım. Sendikayı bırakın memur olun dedim. Sendikalı olunca her yıl Toplu Sözleşme gereği zam yapmak zorundayım. Oysa Memurluğu kabul edip Emekli Sandığına mensup olsalar 3 yılda bir zam yapacağım. Ben işçi dostuyum. Zaten yürüyenlerin içinde hakiki işçi 27 kişi. Diğerleri sendikacıların oradan buradan getirdikleri. Vali Beyle görüştüm. 12 tanesine Belediye’de iş bulacağım. Diğerleri ise Çimento Fabrikasında çalışacaklar. Hepsinin Belediyeye dönmesine imkân yok. Sonra bunların yerlerine aldığım adamları atarsam, onlar da bunlar gibi yürürse benim halim ne olur” diyecektir.

(SÜRECEK)