BARIŞ PINARI HAREKÂTI VE GAZETE MANŞETLERİ

Abone Ol

Harekât, 9 Ekim Çarşamba günü saat 16’da başladı. Bugün 8’inci günü…

Başta ABD ve Batı’nın küresel güçleri, Sosyalist Sistem’in dağılmasıyla bir ABD projesine dönüşen “Arap Baharı”nı başlatmıştı.

18 Aralık 2010’da başlatılan “Arap Baharı”ndan amaç, Arap dünyasındaki tabandan gelen ve mayalanarak yükselen demokrasi taleplerinin ABD tarafından kontrol altına alınmasıydı.

Ve yine ABD ve Batı’lı küresel güçlerin yarattığı, silahlandırıp donattığı örgütlerle 15 Mart 2011’de Suriye’de iç savaş başlatıldı. Ve Ortadoğu’nun sınırları giderek yok edilir oldu.

-İşte o günden başlayarak bugüne kadar iktidarın Suriye politikası, muhalefeti ikna edemedi.

-Ülkeyi, Suriye politikası ile Ortadoğu bataklığına çeker olarak görüldü. Zaman zaman da bu bakış yüksek sesle dillendirildi.

Ama bugün Suriye’deki gelişmeler Türkiye’yi ve tüm bölgeyi tehdit eder, Ortadoğu haritasını yeniden belirler bir sürece evrilir olmuştur.

Sonuçta Türkiye, sığınan 4 milyonu aşan Suriyeli ve 911 km.lik Suriye sınırının güvence altına alınması gerekçesiyle, “Fırat Kalkanı” ve “Zeytin Dalı Harekâtı”ndan sonra Fırat’ın doğusuna yönelik “Barış Pınarı Harekâtı”nı başlattı.

Ve de “Barış Pınarı Harekâtı” üzerinden oluşan toplumsal ve siyasal hassasiyetler, yapılan operasyona mecliste büyük bir destek sağladı.

Yani muhalefet de verdiği destekle bu Harekât’a ortak oldu.

* * *

Bu operasyonda genel bir konsensüs sağlanmıştır diyebiliriz.

Mecliste HDP hariç CHP, AKP, MHP, SP, İYİ Parti büyük bir destek vermiştir.

Muhalif basında bile Sözcü gazetesi “Hainler duman oldu” manşetini atarken, Cumhuriyet gazetesi “Üç koldan başladı” manşetini atmıştır.

Yine muhalif basından Evrensel gazetesi “Savaşa karşı barışı savunalım” manşetini atarken, Birgün gazetesi “Karanlık yolda ilk adım atıldı” manşetini atmıştır.

Ve Aydınlık gazetesi “Kılıcınız keskin olsun, yüreğimiz sizinle” manşetiyle destek verirken, diğer tüm basın yani Hürriyet, Milliyet, Habertürk, Yeni Şafak, Star, Türkiye, Akit, Akşam, Karar, Milat, Yeni Asya, Güneş, Ortadoğu, Milli Gazete ve Takvim gibi 40’a yakın gazete, 10 Ekim’de attıkları manşetleriyle Harekât’a büyük destek vermişlerdir.

Ve “Gün milli birlik günü”, “Gazamız mübarek olsun”, “En büyük Harekât”, “Barış Harekâtı başladı”, “Asrın Harekâtı”, “Hainlerin tepesine balyoz gibi indi”, “Türk Milleti sizinle” gibi manşetlerle tüm basın dünyası, “Barış Pınarı Harekâtı”nı desteklemiştir.

* * *

Ancak bugün görünen tehlike, Türkiye’nin giderek yalnızlaştırılmasıdır.

Harekât başarılı olacaktır. Bunda kuşku yoktur.

Elbette bir ülke, sınır güvenliği için her türlü önlemini alacaktır. Bu her ülkenin doğal varlık hakkıdır.

Ancak bu güvenliğin kendi sınırlarımız dışında oluşu, uluslararası düzeyde bir sorun yaratacak gibidir.

Elbette Türkiye için yapılan bu operasyondan bir Kuveyt benzeri yaratmak zordur. Ama böyle bir tehlikenin varlığını da göz önünde tutmak gerekir.

Çünkü Türkiye, uluslararası düzeyde yalnızlaştırılmaktadır. Özellikle de BM, NATO, ABD, Avrupa Birliği ve genelde Küresel Batı güçlerince yalnızlaştırılarak, sanki uluslararası bir müdahalenin yol taşları döşenir gibidir.

Hatta bugüne kadar Filistin halkının katledilmesinde Filistin’i, Gazze’yi yalnız bırakan Arap dünyası da bu yol taşlarının döşenmesine ortak olmuş gibidir.

* * *

Elbette bir ülkenin yönetiminde siyasal dengeler çok önemlidir. Ve de bu siyasal dengelerin alt yapısında siyasi partilerin temel ilkeleri ve kararlı duruşları belirleyicidir.

Bugün iktidar, uyguladığı politikalarda daha kararlı gözükmektedir. Ama muhalefet, özellikle de CHP, siyasal bir bulanıklık içinde gibidir.

Bu da bir ülkenin yönetiminde siyasal dengeyi bozmaktadır.

Nitekim kurucu siyasi parti olduğunu söylemekle yetinmeyip daha kararlı bir siyasi tavır geliştirmesi gereken CHP, Suriye konusunda “Oradaki askerlerimizin burnu kanamasın diye içimiz yana yana evet diyoruz” diyerek bulanık bir duruş göstermiştir.

Evet, bu bir siyasi bulanıklıktır. Ama her türlü siyasal sonuçlara da ortak olmaktır.

Nitekim bu operasyon, Türkiye’nin gündemini ve siyasi dengelerini de değiştireceği gibi, iç politikada da siyasetin yeniden bloklaşacağı bir görüntü verir gibidir.