AKIL DEMOKRASİDEN YANADIR

Abone Ol

Avrupa’da demokrasi, kilisenin zincirlerini kıra kıra var oldu. Hıristiyan şeriatı, “Aklını bırak, söylenene inan” diyordu. Krallar gücünü gökten, papazlar ise Tanrı’dan alıyordu. Birey yoktu, kul vardı.

Günümüz koşullarında Türkiye’de oynanan oyuna bakar mısınız? “Sakın sorgulama, itaat et, yeter” demek istiyorlar. Kadınların, işçilerin, gençlerin haklarına sırt dönmüşler, hepsi bir hiçten ibaret. Asıl erekleri, ipi toplumun boğazına geçirmek, aklı zindana kilitlemek.

Gerçekte demokrasi, din düşmanlığı değildir; özgürlüğün, laikliğin, insan haklarının güvencesidir. İsteyen dinini yaşarken, inanmayan da yolunu seçebilir.

Avrupa tarihine bakalım… Orada burjuvazi, krallık ile kilise ittifakına son veriyor. Parlamento doğuyor, laiklik devlet düzeninin temeline kazınıyor. İnsan, kulluktan çıkıp yurttaş oluyor. Bizim farkımız ise şu: Sanayi devrimini yaşamadan, aydınların ve askerlerin öncülüğünde Aydınlanma hamlesiyle Cumhuriyet kuruluyor. 1926 yılında Medeni Kanun yürürlüğe giriyor. Kadın haklarını önceleyen ve bireyi özgür kılan Cumhuriyet devrimi, şeriat hukukunu tarihe gömüyor.

Ne var ki bugün hâlâ karşıdevrim sancıları içinde debeleniyoruz. İslam coğrafyasının en demokratik ülkesi Türkiye’de, şeriatçı zihniyet yeniden iktidar koltuğundadır. “Demokrasi sandıktır” diyerek iktidara geldiler, şimdi sandığı ortadan kaldırmaya, millet iradesine ket vurmaya çalışıyorlar.

Bilmek gerekir ki: Demokrasi toplum inancına savaş açmaz. Demokrasi insanı yurttaş yapar. Demokrasi eşitlikten yanadır.

Bugün hâlâ sorulması gereken soru nettir: Yurttaş mı olacağız, kul mu kalacağız?

İnsan aklının yanıtı çok açıktır: “Demokrasi” diyor.