ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, geçtiğimiz günlerde öyle bir açıklama yaptı ki… İster istemez düşünüyorsunuz: Bu adam Türkiye’ye mi atanmış, yoksa Ortadoğu’da yeni bir “Krallar Kulübü” mü kurmak istiyor?
Katar’daki bir panelde bölgeye “hayırsever monarşi” önerdi. Evet, yanlış duymadınız: Hayırsever monarşi. Herhalde “iyilik timsali padişah, merhametli kral, güler yüzlü şah” gibi çizgi film karakterlerini karıştırdı. Belki de kara mizah yapıyordur. Ama belli ki bizim kadar beceremiyor.
Sözün özü şu: “Demokrasi size lüks. Size monarşi yeter.” Yani sanki demokrasi onların mutfağından çıkan özel bir tat… Biz de o tatlıyı kaşıkla değil, vitrinden izlemek zorundayız.
Tom Bey! Madem monarşi bu kadar güzel, neden Amerika’da yok? Neden George Washington’a taç takmadınız? Beyaz Saray’ın tepesine kartal yerine altın bir taç kondursaydınız ya!
Kendilerine demokrasi; bize gelince tek adam, tek hanedan, tek taht… Bu ne perhiz, bu ne kraliyet turşusu?
Anlaşılan kafasında şöyle bir tablo var: ABD: Demokrasi ve özgürlükler ülkesi.
Ortadoğu: Tahtı sağlam olana mülk devredilen aile şirketi. Türkiye: “Eski günlerdeki gibi” yönetilirse pek güzel olur(!)
Amerika’da diplomatik nezaket dersleri var mıdır bilmiyorum ama eğer varsa Tom Barrack kesin sınıfta kalırdı. Hatta belki de derslere hiç girmemiştir.
Gelelim “hayırsever monarşi” konusuna… Monarşi dediğin; halkın bir bireyden çok bir “tebaa” olarak görüldüğü bir düzen. Tahtın sahibi ölmeden değişmez; öldükten sonra da kim tahtı kaparsa o oturur.
Biz bu filmin acı, sonu Sevr ile noktalanan versiyonunu 600 yılda izledik.
Finalini 100 yıl önce yaptık. Mezun olduk, diplomamızı aldık, Cumhuriyeti kurduk.
Tom Barrack ise şimdi çıkmış: “Arkadaşlar yanlış bölümde okumuşsunuz, gelin monarşiye geri dönün” diyor.
Bir an durup düşünüyorum: Bu cüret nereden geliyor? Yanıtı basit: Türkiye’nin güçlü, bağımsız ve demokratik olması birilerini rahatsız ediyor.
Demokrasiye ayar çekmeye çalışan bir büyükelçinin hedefi bellidir: Bu ülkenin temelleri.
Evet Tom Barrack, açık ve net söylüyorum: Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleriyle oynamak istiyorsan, önce kendi ülkenin anayasasını değiştirip bir kral bul. Belki o zaman ciddiye alınacak bir önerin olur.
Ama yok… Belli ki hedef Türkiye. Belli ki kafasındaki proje hazır.
Madem öyle, gereği de bellidir: Bu sözleri sarf eden bir büyükelçi, sosyolojik deney yapar gibi bu ülkede dolaşamaz. Diplomasinin sınırları vardır ve Tom Barrack bu sınırın üstünde hoplaya zıplaya çizgiyi aşmıştır.
Türkiye’nin yapması gereken de gayet nettir: Persona Non Grata (istenmeyen kişi).
Hızlı, net ve tereddütsüz.
Tom Barrack bize “Monarşi daha iyi olur” diyorsa, bu Cumhuriyet’in ne kadar doğru bir tercih olduğunu gösterir.
Çünkü bize demokrasi fazla geliyormuş(!) Ama Amerika’ya… Tabii canım, onlara demokrasi zorunlu. Zira onlar değerli, biz “bölge ülkesi.”
İşte bu yüzden başlık her şeyi özetliyor: ABD’ye Demokrasi, Bize Monarşi.
Bu ikiyüzlülüğün altına da tarih, elbet bir gün gerekli mührünü vuracaktır.