28 ŞUBAT'IN GETİRİSİ VE DE GÖTÜRÜSÜ

Abone Ol

Bu ülkede; 25 kez Kürt isyanı oldu, 15 yıl olağanüstü hal uygulandı.
Ve 30 yıl adı konulmamış bir savaş yaşandı, 40 binden fazla can verildi bu ülkede.
Toplumsal farklılıklar kaşındı bu ülkede; Çorum, Maraş, Sivas olayları gibi büyük felaketler yaşandı. Ve de dönemine göre bir korku üretildi bu ülkede.
En küçük toplumsal uyanış komünizm korkusu oldu; en masum talepler bölücülük kabul edildi; sıradan bir muhafazakârlık irtica olarak görüldü bu ülkede.
Yani neredeyse 92 yıllık cumhuriyet tarihi; isyanlar, sıkıyönetimler, darbeler tarihi oldu.
Öyle ki, ülke içindeki sermaye gruplarının paylaşım kavgasında bile askeri müdahaleye ihtiyaç duyuldu bu ülkede.
İşte 18 yıl önceki 28 Şubat müdahalesi, böyle bir ihtiyacın ürünü olmuştu.
*
28 Şubat döneminin hükümeti Refah Partisi-Doğru Yol Partisi koalisyonudur. Başbakan Necmettin Erbakan, Yardımcısı Tansu Çiller, Cumhurbaşkanı Demirel'dir.
Bir başka anlatımla iktidar, liberal İstanbul sermayesi ile muhafazakâr Anadolu sermayesinin zorunlu bir koalisyonudur.
İşte 28 Şubat müdahalesinin asıl belirleyicisi, bu iki sermaye grubunun iktidar kavgası idi.
Anadolu kırsalının kentlere taşınmasıyla muhafazakârlık daha da görünür, "Siyasal İslâm"ı besler olmuştu.
Ve Anadolu sermayesi, hem ekonomik hem de siyasi alanda büyük bir güç olmaya başlamış, iktidardaki temsil gücü ile devlet olanaklarından faydalanır olmuştu.
Bu gelişim İstanbul sermayesini ürkütmüş; yükselen bu dalga orduda, yargıda, laik kesimde irtica olarak görülmüştü.
İstanbul sermayesine göre; büyüyen bu sermaye durdurulmalı, iktidardaki siyasal temsili tasfiye edilmeliydi.
Küresel sermayeye göre de yükselen "Siyasal İslam”ın Batı karşıtlığı kırılmalıydı.
***
Önce adına "yeşil sermaye" denildi. "Şeriatın ayak sesleri" denildi. Askerin refleksi yüksek ölçüde uyarıldı.
Ve o günün büyük basını, gerekli kamuoyunu oluşturdu. Özellikle ahlaki değerler kullanılır oldu. Birdenbire Aczimendiler türedi, birdenbire Fadime Şahin'ler türedi.
Ve de sonuçta 28 Şubat 1997 müdahalesi ile iktidarın İslamcı kanadı tasfiye edildi.
Ancak Anadolu sermayesinin tabandan gelen bir gücü vardı. Muhafazakârlık toplumsallaşmış, İslamcı siyasetleri besleyip büyüten sosyolojik bir iklim oluşmuştu.
Uluslararası siyasetlerin bölgedeki politikaları da bu siyasal iklimin gelişmesine uygun düşmüştü.
Nitekim bugün on üç yıldır devleti yöneten, muhalefete rağmen halen büyüme grafiği gösteren bugünkü iktidar, böyle bir siyasal iklimin ürünüdür.
***
Ne yazık ki bu iklim, karşı siyasal güçlerce okunamadı, bu sosyolojik olgunun bir analizi yapılamadı.
Soğuk savaş döneminden kalan gözlüklerle bu siyasal iklimi göremeyenler, yeni stratejiler üretemedi.
Üstelik tasfiye edilmek istenen ve bir ölçüde tasfiye edilen İslamcı kanatta, büyük bir mağduriyet yaratılmıştı.
Sonuçta Batı karşıtlığı kırılmış bu günkü iktidarın, siyasi güçlenmesinin ve de halk desteğinin önü açılmıştı.
Yani diyebiliriz ki, 28 Şubat sonu gelişen siyasal oluşumda, İstanbul sermayesinin değil ama küresel sermayenin isteği gerçekleşmişti.
Ve ne yazık ki, her darbede olduğu gibi bu ülkenin "sivil" sahipleri, 28 Şubat müdahalesinde de yine orduyu kullanmıştı.
Ama o gün 28 Şubat'a övgü dizenler bugün günah çıkarmakta.
O gün askere yalakalık yapanlar, bugün iktidara yapmakta.
Sonuçta İslami referanslı siyaset 13 yıldır iktidarda.
Ancak bir farkla:
O gün onlar korkuyordu devletten, bugün laik kesim...
O gün onlar korkuyordu yargıdan, bugün cumhuriyetçi kesim...
O gün onlar korkuyordu YÖK'ten, bugün Kemalist kesim...
Ve de:
O gün askerden korkuyordu basın, bugün iktidardan...
O gün askerin emrinde idi rektörler, bugün iktidarın...
Yani değişen bir şey olmadı bu ülkede. Yalnız korkular yer değiştirdi. Ve de 92 yıldır Cumhuriyet, korkular yer değiştirerek yönetilir oldu.
***
Ve bugün, yarısı general 75 subayın içinde bulunduğu 103 kişinin yargılanma sürecinde 28 Şubat'la hesaplaşılır oldu.
Ne yazık ki bu hesaplaşma, Cumhuriyetle hesaplaşmaya dönüşür oldu.
Ordu yeniden dizayn edilir, yargı yeniden yapılanır, eğitim yeniden düzenlenir; yani sistem yeniden inşa edilir oldu.
İşte 28 Şubat müdahalesinin Türkiye'ye getirdiği siyasal harita bu oldu.
Herhalde 7 Haziran seçimlerinin hedefi de bu siyasal haritayı değiştirmek olmalı.