Son yıllarda yapılan beyin bilimi ve bilişsel psikoloji alanındaki araştırmalar, zihnimizin başarıya nasıl sınırlar koyduğu ve bu sınırların nasıl ortadan kaldırılacağı üzerine çeşitli çalışmalar içeriyor.

“Kendine Hikayeler Anlatan Beyin” isimli yazıya konu olan kitap ise zihin yapısı ve yönlendirmesi üzerine bizlere açıklamalar sunuyor.

Kitapta bahsedilen ilk mesele, insan beyninin asla çözülemeyecek gizemlerinin olduğudur. Fakat bu kitap dahilinde çağdaş nörobilim, bilişsel bilim alanlarında yazılan kitaplar, “Beynimizi daha doğru bir şekilde nasıl yönetiriz?” sorusuna ışık tutmaktadır.

Kitabın dört temel görüşünden bahsedelim:

1.   Beynimiz, sinapslar boyunca birbirine bağlayan, iletişim kuran devasa sinir hücreleri (nöronlar) ağı içerir.

2.   Bu sinirsel bağlantılar düşünme biçimimizi oluşturur ve şekillendirir.

3.   Bu bağlantılar anılarımızı ve geleceğe dair tahminlerimizi üretirler. Bu anıları ve tahminleri hikayeler olarak düşünebiliriz.

4.   Bu hikâyeler dünyayı nasıl gördüğümüzü, hedeflerimizin peşinden nasıl gittiğimizi ve dünyada nasıl hareket ettiğimizi bildirir.

“Hikâyeler, insanların dünyada düşünme ve çalışma biçimlerinin temelini oluşturur. Bizler, anlamlandırmak için anlatılana güveniriz.”

YARARSIZ HİKÂYELERE TAKILIP KALMAK

Zihnimizde tasarlanan cevaplar, adım veya eylemler, daima geçmişte yaşadığımız hikayelerden oluşur. Plan ya da stratejimiz her ne olursa olsun, her zaman durumumuzla ilgili temel hikâyemize dayanacaktır.

Yeni bir hikâye, sorunlarımıza daha iyi bir çözüm getirecek bir köprü sunar. Daha iyi sonuçlar almak istiyorsak, kendimize daha iyi hikâyeler anlatmalıyız.

BU, ŞUNA YOL AÇAR

“Beynimiz, etrafımızda neler olduğunu ve bunlara nasıl tepki vermemiz gerektiğini anlamamıza yardımcı olmak için hikayeler anlatır.” İşte bu noktada sevgili okurlar, bir fikri oturtmak için esnetmemiz, eskiye dair olan hikâyeleri bırakmakta direnmememiz ve farklı fikirleri bir araya getirmemiz gerektiğini gösterir.

Son olarak, bilinçdışı, bilinçli zihnimizi sürekli olarak duygu ve düşüncelerle doldurur. Onları nasıl düşündüğümüzü bilemeyiz. Belki ergenlik döneminde anlatılan bir anı, belki medyada gördüğümüz bir haber, belki de şanssız bir deneyim ile hikâyemiz sonuçlandırılır.

Onlar, gerçeğe en yakın hikâyelerdir benim için. İşte bu yüzden sevgili okurlar, yaşadığımız hikâyelerin çoğu gerçek, doğru ve sarsılmaz görülür. Bunlar yalnızca bizim yarattığımız hikâyelerdir. Beynimiz bize bunları gerçekmiş gibi sunmaktan yanadır. Daha kötüsü de bu hikâyeler, yanlış durumları kabullenmemize neden olur.

Bence beynimizin işletim sistemine daha yeni hikayeler eklemeli, pozitif değişim yolunda ilerleyen cümleleri kesinlikle hayatımıza dahil etmeliyiz.