İslamiyet, sosyal adaleti emreden, sosyal barışın sağlanmasını, böylece toplumun ekonomik yönden mutlu olmasını, bu sayede huzurlu yaşamasını isteyen bir sistemdir. Bu bakımdan Müslümanlıkta sosyal paylaşımın sağlanması için, kurban, sadaka, yardım, fitre, karşılıklı iş ilişkileri gibi sosyal dokuyu korumak için ilkeler konulmuştur. Ekonomik barışı sağlamak için de zekat müessesesi adı altında bir kuruluş tesis edilmiştir. Elbette ki bunun birçok sebepleri vardır. Bu sebeplerin başında, ekonomik dengesizliklerin giderilmesi, toplumda hiç kimsenin aç, açık, susuz, muhtaç kalmaması, insanca yaşayabilecek sıhhatli bir yaşamın sağlanması gelir.

İnsan toplumsal bir varlıktır. Tek başına yaşayamaz. Böyle olunca toplumun kurallarına uymak, toplumsal faydalardan yararlanmak durumundadır. Bu da toplumsal barışın dengelenmesi ile mümkündür. Toplumda en kötü tehlike, ekonomik dengesizliğin getirdiği olumsuzluklardır.

Bu kâinatta yüzde yüz eşit olan hiçbir şey gösterilemez. Bütün yaratıklar farklıdır. Doğaya baktığımızda bunu görürüz. Ovalar alçak, dağlar yüksektir. Fiziki yapı böyle olduğu gibi, sosyal yapı da böyledir. Hayvanlarda da aynı durumu görürüz. Hikmete mebni olarak insanlar da fiziksel, sosyal, ekonomik bakımlardan eşit yaratılmamışlardır. Herşey birbirlerine muhtaç yaratılmıştır. Çünkü bu dünya sebepler-sonuçlar ve en önemlisi insanlar için sınav yeridir. İnsanlar, Allah’a karşı ve kendi aralarındaki ilişkilerinde daima bir imtihan içindedirler. Zekat ta bu sınavın bir bölümüdür. Mahıl Suresi 71. ayette, insanların rızık bakımından eşit yaratılmadıkları belirtilmiştir. “Allah rızık bakımından bazınızı bazınızdan üstün, farklı yarattı” buyurulmuştur. Böylece insanlar çalışmaya teşvik edilmiş, çalışarak zengin olunmasını istemiştir. Aslında insanlar adalet üzere hareket etseler, kendilerine emredileni yapsalar, hiçbir dengesizlik olmaz. İnsanların hırs ve tamahı, sen ben kavgası eşitsizliğin kaynağıdır. Yüce Allah fukarayı aç bırakmak için değil, onun çalışması, zenginin şükrünü göstermesi için fakirin hakkını zenginin malında yaratmıştır. Bu bakımdan zekat bir kul hakkıdır. Zekat zenginin fakire olan borcudur. Borç ise yükümlülüktür.

Yukarıdaki ayetin devamında bu husus anlatılıyor. “Rızıkta, gelirde üstün olanlar, zenginler emirleri altındaki fakirlere haklarını vermezler. Oysa rızık hususunda hepsi eşittir. Allah’ın nimetlerini bile bile inkar mı ediyorsunuz” buyuruluyor. Burada rızık; insanın ihtiyacı kadar yediği içtiğidir. Bundan fazlası, refahtır. Refah; zaruretinin dışında insan istek ve arzularının yerine getirebileceği imkandır.

İslam’da ibadetler, bedeni, mali ve hem bedeni ve mali olmak üzere üç çeşittir. Namaz bedeni, oruç bedeni, zekat mali, hac ise hem bedeni hem de mali ibadet sayılır.

Unutmamak lazımdır ki, zekat ihtiyari -isteğe bağlı- bir ibadet değil, mecburi -zorunlu- bir emirdir. Zekat sadece alan için değil, veren için de bir nimettir. Ferdi ve toplumsal bir arınma, temizlenme, paklanma aracıdır. Zenginin malının her türlü temizliği ve korunmasını temin eder. R.SAV, “bela ve musibetleri sadaka ve dua ile mallarınızı zekat ile koruyunuz” buyurmuştur.

Tevbe Suresi 103. ayette ise, “onların mallarından zekat al, onunla kendilerini temizlemiş ve arıtmış, geliştirmiş olurlar” denilmektedir.

Zekatla ilgili 30’dan fazla ayet, birçok da hadisi şerif vardır. Namazdan sonra Kur’an’da en çok zikredilen emir zekatla ilgilidir. Bu da zekatın önemini belirtir. Kur’an’da ve hadisi şeriflerde zekatını verenlerin övüldüğü, dünyada ve ahirette sonsuz nimetlere ulaşacakları anlatılırken, zekat vermeyenler ise şiddetle yerilmiş korkunç ifadeler kullanılmıştır.

Zekatı verilmeyen bir malın ahirette korkunç bir “ve yutavvigunenu” beyanı ile yılan şeklinde insanların çenesini ağzına alıp “ben senin dünyada zekatı verilmeyen malınım” diyeceği bildirilmiştir. Zekatını verenler için ise Lokman Suresi 3-4. ayetlerde, müjdeler sunulmuştur.

Bakara 177. ayette, zekatını verenlerin gerçek mümin oldukları anlatılmıştır. Aynı müjde Müminun suresinin başında da zikredilmiştir ki, tartışmasız zekat İslam’ın temelidir, 5 şartından biridir. Bunu inkarı küfür, terkedilmesi ise korkunç cezadır.

ZEKAT VERMEK KİMLERE FARZDIR?

Bir Müslümanın zekat vermesi için, mükellef olması lazımdır. Nasıl ki, vergiyi vermek için vergi mükellefi olması gerektiği gibi, zekat da öyledir.

Peki kimler zekatla yükümlüdür?

İslam alimlerinin çoğunluğuna göre, zekat mükellefi olmak için akıl ve büluğ -ergenlik- şart değildir. Yetimin, delinin, sabinin, vasisi veya vekili onun malından zekat verebilirler. Akıl ve büluğu şart koşan alimler ise, delinin malından zekat alınmaz demişler ise de ağırlık, birincisi, yani onların mallarından da zekat verilmesi yönündedir.

Bir malın zekata tabi olması için mal sahibinin o mala paraya vs. tam malik sahip olması şarttır. Yine bir malın zekata tabi olması için artıcı özelliği olması lazımdır. Tarım, ticaret malları, hayvanlar, altın, gümüş ve nakit paralar bu cinstendirler.

Yani mal çalıştırıldığı zaman sahibine kâr getirmelidir. Bu özellikle sermayenin varlıkların atıl bırakılmaması devamlı artması, yastık altı paraların piyasaya katılmasını sağlamak içindir. Yani, malın artma özelliği olmalıdır.

Burada; binek otomobilleri, binek hayvanları çalıştıran hayvanlar, oturulan evler ve benzerleri zekata tabi değillerdir. Netice, demirbaş özelliği olan her çeşit malikiyet zekata tabi değildir. Çünkü bunlarda ticaret gayesi yoktur. Üçüncü olarak zekata tabi olan mallarda aranan şart ise, mükellefin kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin kullanacakları ihtiyaç maddelerinin ihtiyaç dışı olmasıdır? Buna matrah diyebiliriz. Vergide, şu sınırı aşmayan gelirler vergiye tabi değildir denir. Bu da öyledir. “Kur’an’da ihtiyacınızın dışındakilerden veriniz” gibi emirler dayanaktır. Yani, zekat verecek kişi zengin olacaktır. (Buhari zekat 18)

İhtiyacın sınırını tayin eden Nisab miktarıdır. Yani ölçüdür. Zenginliğin asgari ölçüsüne nisab denir. Bugünki anlamda 81 gram altını olan ve hiçbir borcu olmayan nisaba malik sayılmıştır. Bu maddenin konulması ile İslam insanları çalışmaya zorlamakta mal mülk sahibi olmasını ve zekat vermesini istemektedir.

(SÜRECEK)