Ülkemize iltica eden bir Suriyeli; bir tarihte, “Çok fazla bir ülke görmedim ama ülkenizden daha güzel bir ülke olabileceğini düşünemiyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum; siz Türkler, ülkenizin değerini bilmiyorsunuz. Bir tık daha ileri gidiyorum; siz bu ülkede yaşamayı hak etmeyecek kadar nankörsünüz…” demişti.
Bu haberi bir yıl (belki de daha önce) bir yerde okumuş; çok sinirlenmiş, büyük tepki göstermiş, çok zoruma gitmişti.
Ulu Önderimizin, 19 Mayıs 1919'da Milli Mücadeleyi başlatmak için Samsun'a ayak bastığı noktaya konulan anıta; iki geri zekâlının yaptığı 'urganlı' saldırıdan sonra; Suriyeli ilticacının düşüncesine hak verir oldum.
Bu tür saldırılar bitmek tükenmek bilmiyor; ne ilk, ne son, sürgit devam ediyor.
Nankörlüğün, vefasızlığın da bir sınırı, bir ölçüsü olur ama bu ülkede nankörlük ve vefasızlık diz boyu, bitmek tükenmek bilmiyor.
Neyzen Tevfik diyor ki;
“Ekmek herkese yetecekti aslında;
Tarlaya kargalar dadandı, ambara fareler, fırına hırsızlar, memlekete haramiler.
Geldikleri gibi gitmediler.
Kimi itini bıraktı, kimi bitini, kimi de piçini.
Yoksa bu denli şerefsizin bizden olması, içimizden çıkması mümkün değil”
… …
Doğru söze ne denir.
Tereddütsüz imzamı atarım bu dizelere…
Hatta bir eklenti de ben yapar; Neyzen Tevfik Usta’nın şiirinde dillendirdiği sıfatları, çoğaltarak dillendiririm.
Nasıl mı?
Şöyle;
“…Kimi it(lerin)i, kimi bit(lerin)i, kim de piç(lerin)i bıraktı.
O nedenle bitmek tükenmek bilmiyorlar.
Ve bu itler, bu bitler ve de bu piçler; BABALARININ KİM OLDUĞUNU BİLMELERİNİ SAĞLADIĞI İÇİN Ulu Önderimizden rahatsızlar.
O nedenle bitmek, tükenmek bilmiyorlar.
Türk ve Türklük düşmanı bu zihniyet istiyor ki, babaları Arap olsun. Olmadı Yunan olsun ama Türk olmasın.”
* * *
Bu konuya ilişkin yazacaklarım bitmedi; çünkü çok doluyum.
Ama geçtiğimiz hafta içinde ziyaret ettiğim CHP Alanya İlçe Örgütünün Değerli Başkanı Coşkun Karadağ Kardeşim; “Yazılarımı çok uzun bulduğu için okuyamadığını” söyledi.
Benzeri tepkileri, başka okurlarımdan da aldığım için, bu yazımı burada sonlandırıyorum…