Artık (Obama tarafından bile yalanlanan) Başbakanın söylediği hiçbir şeyi dikkate almıyor, önemsemiyorum.
Ne anlatırsa, ne söylerse boş benim için; yok hükmünde.
* * *
Dün face book’da dolanıyorum.
Pek çok kişi, Başbakanın, Eskişehir Mitinginde ağzından kaçırdığı, “Ben evlatlarıma hiç, helal lokma yedirmedim…” sözünü içeren sesli görüntülerini paylaşmış.
Pot üzerine pot kıran Başbakan, o görüntülerde; Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’e de laf atıyor.
Diyor ki, “…Bu adamın yaşı 70, işi bitmiş. Bu saatten sonra ne hayır gelir ki bu adamdan?”
… …
Pes, dedim, pes yani…
Bu lafları söylediği adam, Eskişehir’i ihya etmiş, örnek bir Belediye Başkanı.
Türkiye’nin dört bir tarafından, her partiden, her görüşten akın akın belediye başkanları, meclis üyeleri geliyor Eskişehir’e; ne yapmış bu adam, neylemiş diye…
Yılmaz Hoca(m), kendini Eskişehir’e adamış bir insan.
O bir görev adamı. O bir sanatkâr. O bir heykeltıraş. O Eskişehir’i, gergef gibi ince ince işleyen, dokuyan bir Belediye Başkanı.
Daha önce da yazdım; Türkiye il ve ilçelerinde çok değil, 100 tane Yılmaz Büyükerşen gibi belediye başkanı olsun, Türkiye ihya olur.
… …
Yaşı 70’mişmiş de, işi bitmişmiş.
Sen kimsin, sen kaç yaşındasın!
* * *
Bu görüntüleri paylaşan Eskişehirli kadim dostun bu paylaşımının altına not düştüm.
Dedim ki;
“…Eskişehir gibi bir yerde, bu kalabalığı(!) garipsedim. Benim tanıdığım Eskişehir Halkı, bu kadar nankör olamaz. Başbakan, Yılmaz Hoca(m) için, ‘yaşı yetmiş, işi bitmiş…’ dedi. Benim tanıdığım ve bildiğim vefakâr Eskişehir halkı, bu söz üzerine; bu kem sözlerin sahibine tepki göstermeli ve o alanı terk etmeliydi…”
Kadim dost yanıt vermiş.
“…O gördüğün kalabalık, taşıma kalabalık. Kumanyaları verilerek, ücretleri ödenerek civar il ve ilçelerden otobüslerle getirildiler. Böyle bir çıkar karşılığı toplanan bindirme kalabalık, bu tür sözlere tepki verir mi?
Ben, bir grup gerçek Eskişehirli ile birlikte, o mitingdeydim. O zatın bu sözlerine anında tepki verdik ama görüntüleri çeken medya çalışanları da malum ekipten olduğu için, tepkimiz ekranlara yansıtılmadı…”
* * *
(Bu noktada hemen belirtmeliyim ki, benim bu tepkim de doğal değil. Ne yuhalanması isteğim, ne miting alanın terk edilmesi beklentim…
Demokrasilerde, herkes, her bir şeyi söyleyebilmeli, her bir şeyi savunabilmeli. Ve o kişi, her şeye rağmen sabırla dinlenmeli.
Tepkim, ülkeyi yönetmeye talip olan pek çok kişinin idolü olmuş, böyle bir insana, sırf siyaset yapmış olmak için, bu tür yakışıksız sözlerin söylenmesine.)
* * *
Neyse…
Yılmaz Hoca(m) bugün (Cumartesi) yanıt vermiş.
Hiç kızmamış, (benim gibi) hiç sinirlenmemiş.
Demiş ki;
“Erdoğan, önceki dönem Hükümetlerinin yaptığı (kendince) iyi olan her şeye sahip çıktığı gibi, bizim yaptıklarımıza da sahip çıktı.
AKP adaylarını açıklarken, Eskişehir Tanıtım Videosunda, arkadaşlarımızla birlikte yaptığımız eserleri, ‘onu da biz yaptık, bunu da, şunu da…’ diye sahiplenirken; bir ara korktum, Eyvah, Başbakan, AKP Belediye Başkan Adayı olarak, (herhalde) beni gösterecek…’
Tatlı bir espriyle, kendine yakışır bir biçimde, oracıkta bitirmiş olayı.
Yılmaz Hoca olmak, böyle bir şeydir işte.