Ulusal bir gazetede, 7 sütuna manşet bir haber...

“78 Yaşında Baba Oldu...”

Haberin başlığı bu...

Haber devam ediyor...

“Kendisinden 51 yaş küçük olan, İran Hanımla evli, 11 çocuk, 50 torun sahibi Esat Dede’nin 12. çocuğu oldu... İşsiz olan, çocukları tarafından da kendisine destek olunmayan Esat Cengiz; ‘önemli değil nasıl olsa Gevaş Kaymakamlığı gereken yardımları bize yapıyor...

Gunnamaya gunnatmaya devam, dedi...” (Altı çizili cümle, haber metninde yok, bu cümleyi sinirimden ben ekledim...)

Bu tür haberler, vücudumun kimyasını bozuyor, çıldırtıyor beni, delirtiyor...

Yine öyle oldu...

Yine dellendim...

Alanya Kaymakamlığı kanalıyla temin ettiğim numaradan iki kez, Gevaş Kaymakamını aradım... Ancak kendisine ulaşmak mümkün olmadı... Daha sonra da hırsım geçti, bir daha aramadım...

Sayın Kaymakama ulaşabilseydim eğer; “.... Paradan önce, ‘eğitim yardımı’ yapın. Eğitmeden yaptığınız ayni ve nakdi yardımlar; bu tür adamları, işte böyle azdırıyor...” diyecektim...

İyi ki de ulaşamamışım... Haddimi aşmış olacaktım, bana yakışmayacaktı...

Ama dedim ya; dayanamıyorum işte...

Bu tür haberler beni çıldırtıyor.

Bu ülkenin en büyük sorunu; kontrol edemediği nüfusu...

Bu ülkenin en büyük sorunu; “insanlarımızın, kediler, köpekler gibi üremesi...”

Bu sorun; enflasyondan da ekonomik krizlerden de doğal afetlerden de, her türlü ahlak erozyonundan da, irticai ve bölücü faaliyetlerden de, önemli...

Neden önemli?...

Çünkü bu sorun, yaşadığımız tüm sorunların tetikleyicisi... Bu ülkenin bilinen veya bilinmeyen, görünen veya görünmeyen tüm sorunlarının, ana nedeni...

Ancak her nedense, bu konu üzerinde hiç kimse (gereğince) durmuyor...

Bu vahim olay ne hükümetlerin umurunda ne de siyasetçilerin...

Ne sivil toplum kuruluşlarının umurunda ne de medyanın...

Sorumsuz medya; her biri 40’ar 50’şer çocuk sahibi, bu geri zekalı Hamo ağaları, Reşo Ağaları, Baki Ağaları ve de bu zibidilerin, üzerlerinden hiç inmedikleri zavallı kadınları ekranlara taşıyor…

Boyalı basın, bu tür haberleri sanki matah bir şeymiş gibi, sekiz sütuna manşet başlıklarla okuyucusuna ulaştırıp, diğer saftirik “özenti zibidilerin” aklına karpuz kabuğu kaçırıyor...

Bir TV kanalında, Urfa’da düzenlenen at yarışlarını izliyorum... Spiker, hepsi aynı tornadan çıkma palabıyıklı yurttaş grubundan birine mikrofon uzatıyor ve soruyor... “Büyük ikramiyeyi sen, kazanırsan ne yaparsın?” Hazreti palabıyıktan el cevap; “Yeni bir avret alırem!?...”

(“Gel de iyi b.k yiyersen” deme!)

* * *

İroni boyutlarını da aşan, bu esprim için siz Sevgili Okurlarımın hoşgörüsüne sığınıyorum...

Ama dedim ya; ülkemizin en önemli sorunu olan bu konudaki ilgisizlik, sorumsuzluk ve duyarsızlık, beni çok rahatsız ediyor...

Ülkemiz (ve de aslında tüm dünya) bir felakete doğru gidiyor... Ortalık yangın yeri… İnsanlarımızın elinde de birer körük, hep birlikte güle oynaya yangının üzerine gidiyor...

Bundan önceki yazımda da belirtmiştim... Bu yaşlı dünya, bu yoksul ülke, bu kadar nüfusu kaldırmaz.

Uzmanlar, ülke nüfusunun her yıl yüzde 3 arttığını söylüyor. (Ki bana göre bu oran çok daha yüksek) Eğer doğruysa, bu artış oranı 1,5 milyon kişi demektir. Bu ülke yılda, yüzde 6 kalkınma hızına erişse (ki bu mümkün değil), ancak 400.000 kişiye istihdam yaratabilir.

Bu demektir ki, geriye kalan 1,1 milyon kişi boş gezenin boş kalfası olacak ve böylece hayatını idame edecek...

Ve bu sayı her yıl, geometrik olarak katlanıp gidecek...

Daha çarpıcı bir örnek vereyim...

Bu yıl ilk ve orta öğretim kurumlarında yaklaşık 20 milyon civarında öğrenci olduğu ifade edildi... Bu rakam; İngiltere, Almanya, Fransa, Hollanda ve Danimarka’da okula başlayan öğrencilerin, toplam sayısından fazla...

Bu artışa parasal kaynak dayanır mı?

Bu artışa okul, sınıf, öğretmen, yeter mi?...

Neden uygar ülkeler bizim gibi gunnamıyor?

Çünkü uygar ülkelerde her şey, belli bir plan ve programa göre yapılıyor... Çünkü bu ülkeler, her konuda olduğu gibi bu konuda da eğitimli, bu konuda da bilinçli, bu konuda da uygar...

İşte o nedenle bu ülkelerin her türlü organizasyonu, kolay ve hızlı... İşte o nedenle bu ülkeler tok... İşte bu ülkeler o nedenle güçlü, o nedenle mutlu, o nedenle sorunsuz...

Bakın artık Çin bile, kırk yıldır, tek çocuktan fazlasına izin vermiyor...

Artık bizim de bir şeyler yapmamız lazım... Hem de bir an önce...

Hep yazar, hep söylerim... Gene söylüyorum; biz insanlarımızı eğitmiyoruz, eğitemiyoruz... eğitmek için çaba göstermiyoruz...

Dağ taş vıcık vıcık insan kaynıyor... Çoğunluğu aç ve sefil...

Bu nüfusa, bu toplumun ürettiği aş ve iş yetmiyor...

Bu toplumun çocukları, her türlü ilgiden ve sevgiden yoksun büyüyor...

İktidarlarını, ‘toy’ ların ‘oy’ larına endeksleyen, malum siyasi partiler”, örgütlüyor ve körüklüyor...

Bu oyunu bozmamız lazım... Atalarımızın kanları, canları pahasına korudukları ve bize emanet ettikleri bu topraklara, sahip çıkmamız lazım...

Tehlike güldür güldür geliyor... Kars’ın, Erzurum’un, Erzincan’ın Ağrı’nın, Van’ın, Şırnak’ın, (...) üst düzey yetkililerinin ağzından; “açız!..” sözcükleri, telaffuz edilmeye başlandı...

Daha fazla geç kalmadan, bunların önlemini almamız lazım...

Aksi halde gün gelecek, niteliksiz büyüyen bu kalabalık; bin bir emek, bin bir çileyle kazanılan tüm değerlere saldıracak, dağ taş her yeri işgal edecek ...

Çevremizde sadece saldırgan tinerci çocuklar değil; yetişkin tinerci kadınlar, tinerci erkekler, beli bükülmüş tinerci yaşlılar da göreceğiz... Ve bu görüntü sadece metropol kentlere özgü bir olay olmaktan da çıkacak, her konuda aç olan bu sürü, açlıklarını giderebileceği, tatmin edebileceği avlaklar(!) aramak için, dört bir yana dağılacak...

Sonra mı?...

“Sonrasını” yazmak istemiyorum...