İki yıl öncesinden ve giderek toplumsal öfkeyi yükselten seçim çalışmaları başlatılırken…

Yazılı, görsel ve de özellikle sosyal medyada, toplumu kamplaştıran kin ve nefret ifadeleri dolaşırken…

Ve de 2023 seçimlerine daha iki yıl varken, tüm siyasi kimliklerin söylemleriyle toplum olabildiğince gerdirilirken…

Bu ülkeyi sarsan Gar katliamını bir kez daha hatırlayalım dedim.

* * *

İktidarın 3 gün yas ilan ettiği bir katliamdı bu.

Ankara’nın göbeğinde, Cumhuriyet tarihinin en büyük, en kanlı katliamı…

2015 yılının onuncu ayının onuncu günü saat onda toplumu derinden sarsan büyük bir vahşet...

Ekim 2015 günü Ankara Gar Meydanı’nda patlayan canlı bombalarla uyandırılmak istenen korku, kin ve nefret ile barış çağrılarının katledilişi...

Ve bu ülkede Türk-Kürt, Alevi-Sünni…

Ve dindar ve ateist…

Ve Kemalist ve sosyalist…

Ve sağcı ve solcu…

Yani genelde bütün bir Türkiye'nin sarsılışı...

İşte bu katliam ve bu katliamlarla boğulmak istenmişti, olması istenen barış.

Ve 10 Ekim 2015 Cumartesi günü, Ankara Gar Meydanı’nda “Emek, Barış, Demokrasi Mitingi” için toplananlar katledilmişti.

Ve de 107 ölü, 500 yaralı ile ülke bir kaosa sürüklenmek istenmişti.

Ölenler ve yaralılar içinde Çorumlular da vardı. Genç Avukat ve de köylüm Uygar Coşkun, ev hanımı Emine Ercan bu katliamda can vermişlerdi.

* * *

Unutulamayacak bir katliamdır bu.

“Kanlı bir Cumartesi”...

Barış isteyenler için barışın kana bulandığı, demokrasi isteyenler için demokrasinin kana bulandığı bir katliamdı bu.

Ve de bu ülkede:

İktidarın muhalefetten, muhalefetin iktidardan kuşkulandığı katliamlar...

Önyargılı nedenlerle aydınlatılmayan ya da aydınlatılamayan katliamlar…

Arkasındaki irade asla görülmeyen ya da görülemeyen katliamlar...

Siyasetin kör döğüşü ile sanki davet edilen; kin, öfke ve nefret ekilen bir ortamda sorgulanmayan ya da sorgulanamayan katliamlar…

Özet olarak, yaratılan siyasal körlükle, amacı okunamayan katliamlar oldu bu ülkede.

70’li, 80’li, 90’lı ve 2000’li yıllarda…

* * *

Peki, nedir amaç?

Amaç, barış isteyen toplumsal iradeyi imha etmekti.

Amaç, toplumu bir korkuya teslim etmekti.

Amaç, Türkiye'yi Ortadoğu bataklığı içine çekmek, Ortadoğu bataklığını Türkiye içine çekmekti.

Amaç, Türkiye'yi etnik ve mezhep çatışmalarına hapsetmekti.

Yani amaç, Türkiye’yi siyasal ve toplumsal bir kaosun içine sokmaktı.

Çünkü arkadaki irade böyle bir Türkiye istemekteydi ve de istemektedir.

Çünkü bugünkü Afganistan’ı, bugünkü Irak’ı, bugünkü Suriye’yi, bugünkü Libya’yı yaratan ABD ve Batı emperyalizmi böyle bir Türkiye istemekteydi ve de istemektedir.

Yani bölünmüş, parçalanmış bir Türkiye istenmekteydi ve de istenmektedir.

Ne yazık ki, siyasi liderlerin karşılıklı tavırları da bu iklime hazır bir ortam yaratır olmaktadır.

İşte asıl sorun da budur.

Asıl sorun, yaratılan bu iklimin okunamamasıdır.

Ve de asıl sorun, katliamların amacını göremeyen bir siyasal körlükten kurtulur olunamamasıdır.

Oysaki kaos içindeki bir Türkiye’nin ne iktidara ne muhalefete bir getirisi yoktur.

Ama Türkiye’ye kaybettireceği şey çoktur.