"Alevi'si, Ramazan'ı tutmuş gibi bayram yapar. Sünni'si, Muharrem'i tutmuş gibi aşure dağıtır" deyip, Türk Toplumu'nun hem görünen hem görünmeyen özelliklerine bir kez daha bakalım dedik.

"Onlar" şiirinde "Korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar..." diye tanımlamıştı Nazım. İşte bu tanımdan hareketle, 26 Ağustos 2013 tarihli "Türk Toplumunun Özellikleri" başlıklı yazımı, iki bölüm halinde düzenleyerek bir kez daha sunalım dedik.

***

Türk toplumu:

-Asla köle olmamış bir halktır. Ve de özgürlük, onun vazgeçilmez bir karakteridir. Cumhuriyet, işte bu karakter üzerine inşa edilmiştir.

-İçinde, asla yok edilemeyen gizlenmiş bir kabadayılık ruhu vardır. Dik durmayı ve de dik duranı sever.

-Ancak biraz komplekslidir. Tarihte büyük imparatorluklar, büyük devletler kurmuştur; ama Doğulu kimliği ile Batılı kimlik karşısında hep eziklik duymuştur.

-Ne Batılı olabilmiştir ne Doğulu kalabilmiştir. Öyle ki, aydınında bile karışık bir ruh hali, karışık bir kültür yapısı oluşmuştur.

Nitekim kitapsız filozof Sakallı Celal, bu durumu şöyle tanımlamış ve "Türkiye'de aydın geçinenler, Doğu'ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde, Batı yönünde koşarak Batılılaştıklarını sanırlar" demiştir.

***

Devam...

-Yaya iken sürücülere, sürücü iken yayalara çok kızar. Direksiyona oturunca yolları kendine ait sanır.

-Trafikte, özellikle döner kavşaklarda sola dönecekse sağda, sağa dönecekse solda durur.

-En yakınına bile sağlığında vermediği değeri ölünce verir. Adeta ölü seven bir toplumdur.

-Kaldırımda yürürken de saygılı değildir. Üç kişi kaldırımı kapatır. Tam ortada sohbet eder. Geçene yol vermez. Çünkü raconu sarsılır!

-Sonradan görme bir toplum gibidir. Yol ortasında telefonla geyik muhabbeti yapar. Özellikle de çok aranan kişi imajı vermeyi çok sever.

-Otobüs içinde telefonla konuşmaya bayılır. Yolcuları rahatsız ettiğini asla düşünmez.

-Ve de konferanslarda, panellerde cep telefonu hep açıktır. Parti başkanlarının, daire müdürlerinin elinden telefon hiç düşmez.

Zaten Alexander Graham Bell, "Eğer telefonu Türklerin kullanacağını bilseydim icat etmezdim" demiş!

***

Ve de devam...

-Özellikle iş adamları, değerli insanlarla değil önemli insanlarla dostluk(!) kurar. Savcıyla, Tapu Müdürüyle, Emniyet Müdürüyle, Vergi Dairesi Müdürüyle...

-Tarihte devlet olarak hep zayıfın yanındayız denilmiştir. Ama bildik bileli hep ABD yanında yer alınmıştır.

Afganistan'ın, Irak'ın, Libya'nın, Suriye'nin işgalinde, parçalanmasında, bölünmesinde, tahrip edilmesinde olduğu gibi...

-Hamaset yanı yüksektir. Çünkü ona göre; neredeyse bütün ırkların kaynağı Türk, bütün dillerin kaynağı Türkçedir!

-Devletini sever; hem de çok sever, ama devlet malını asla korumaz.

-Siyaset konuşmanın söylemleri küfür ağırlıklıdır. Siyasi tartışmayı, kavga yapmak sanır. Çünkü kendini mutlak doğru, karşıyı mutlak yanlış kabul eder.

-TV tartışmaları da böyledir. Herkes konuşur, ama kimse kimseyi dinlemez.

***

Sağcılık-solculuk anlayışı da ilginçtir bu toplumun...

-Köyüne göre sağcıdır! Köyüne göre solcudur! Siyasal kimliğin, ya genetik ya verasetle geçtiği bir toplumdur!

-Alevi ise % 80'i solcudur. Sünni ise % 80'i sağcıdır. Yani bu toplumun sağcılığı-solculuğu siyaset bilimiyle, sosyolojik değerlerle asla uyuşmaz.

-Askerin anayasal sisteme müdahalesi de siyasal bakışa göre değişir. Sağa göre darbe, sola göre değildir; sola göre darbe, sağa göre değildir.

-Öyle ki; ilericilik rakı içmeye, gericilik namaz kılmaya indirgenmiştir.

-Ve bu ülkenin yoksulu vatan için, varsılı servet için canını verir.

-Ve de bu ülkenin halkına, kredi kartıyla yapılan tüm alışverişler bedava sanılır.

***

İşte böyledir bu ülkenin insanı...

Yarın da devam edeceğimiz bu özellikler saymakla bitmez. Sosyologlar için Botanik Bahçesi gibi doğal zenginlik kaynağıdır bu toplum.

Öyle ki, Aziz Nesin 50'den fazla kitapta 100'lerce hikâye ile anlatmıştı; ama anlata anlata bitirememişti bu toplumu.

Çünkü:

Yerine göre Karacaoğlan'dır, Köroğlu'dur bu toplum.

Yerine göre Pir Sultan'dır, Yunus'tur bu toplum.