Daha önce de yazdım; siz hiç kafalarını koçlar gibi birbirleriyle tokuşturarak (sözüm ona) esenleşen(!) insanları uzaktan izlediniz mi?

!!!!...

Olabilir; siz de toslaşarak esenleşenlerden olabilirsiniz... 

Ancak öyle esenleşmeniz(!), yani kafalarınızı koçlar gibi tokuşturmanız (özellikle sizi izleyen üçüncü şahıslar tarafından) nasıl algılanıp, nasıl yorumlandığını, anladığınız anlamına gelmez.

O nedenle; lütfen, dikkatli, yansız ve dışardan bir gözle, toslaşan insanları siz de şöyle bir izleyin...

Hatta sadece onları da değil; toslaşan o insanları, şaşkın gözlerle izleyen yabancıların tavırlarını da dikkatlice izleyin...

O yabancıların, yüz kasları, nasıl bir şekil alıyor, gözleri nasıl fal taşı gibi açılıyor, sonra dudaklarına nasıl alaysı bir gülümseme yerleşiyor görün...

*    *    *

İki binli yıllarla birlikte, yaygınlaşmaya başlayan bu esenleşme kültürü, pek çok insana hoş ve estetik görünmüyor...

Ben de böyle düşünenlerdenim. Düşünmekten öte, bu esenleşme biçimini; komik, itici ve ilkel bulanlardanım...

“Aman efendim ‘toslaşarak esenleşmek’ itici de ‘öpüşerek esenleşmek’ çok mu hoş?”

Elbet o da pek hoş değil, ama hiç olmazsa bu denli itici ve ilkel değil...

Kaldı ki, ‘toslaşarak esenleşme’ zorunluluğu olmadığı gibi, ‘öpüşerek esenleşme’ zorunluluğu da yok... Adam gibi, çağdaş insanlar gibi tokalaşırsın, olur biter...

Şimdi ben bu konuyu dillendirdim diye, sakın ola ki hiç kimse bana, “Türklük, Orta Asya, Şamanizm, gelenek, görenek ... dersi” vermeye kalkmasın; yaya kalır çünkü...

Bu esenleşme biçimi, hoş ve estetik değil...

Doğrudur, gelenek ve göreneklerimizi sahiplenme, onları ileri nesillere taşıma ve yaşatma zorunluluğumuz vardır.

Vardır da bu değerler, taşınmaya ve yaşatılmaya yaraşır değerlerse; taşınmalı ve yaşatılmalıdır.

Taşınmaya ve yaşatılmaya değer bunca gelenek ve göreneğimizi bir kenara itip; yaşatmaya çalıştığımız şu kültüre(!) bir bakın hele...

Koçlar gibi toslaşarak esenleşmek...

Böyle toslaşarak esenleşen insanlar arasında, beyin travması geçirenler var... Kültür mü şimdi bu?

Kaldı ki, uzun süredir araştırıyorum; Türklük göreneklerinin içeresinde, böyle bir esenleşmenin izine rastlayamadım.

*   *   *

Ama bu araştırmalarım sırasında, çok daha komik, çok daha garip esenleşme kültürlerine ulaştım.

* Örneğin, Koper Eskimoları; yabancıları, kafalarına ve omuzlarına indirecekleri yumruklarla karşılar, onlara bu şekilde “Hoş geldiniz” derlermiş.

* İspanyol kökenli Amerikalılar; baş, karşı tarafın sağ omzuna gelecek şekilde kucaklaşır, sırta üç şaplak vurur; sonra baş, karşısındakinin sol omzuna gelecek şekilde sırta üç şaplak daha vurarak esenleşirlermiş.

* Torres Geçidi Adalarında; iki taraf, sağ el parmaklarını hafifçe bükerek birbirleriyle çengeller, sonra bunları karşısındakinin avuç içini çizerek geri çeker ve bu davranışı birkaç kez tekrarlarlarmış.

* Borneo'da; taraflar, birbirlerini dirseğe yakın  yerlerinden tutar, ev sahibi kolunu misafirin omzuna atar, onu tatlı tatlı okşarmış...

* Bengal Körfezindeki Andaman Adaları’nda da; tarafların birisi, ötekisinin kucağına oturarak yere çöker, kollarını birbirinin boynuna dolar, bu şekilde üç beş dakika yorgun düşünceye değin ağlaşıp bağrışarak esenleşirlermiş...

* Eski gezginlerden John Turnbull ‘in anlattığına göre de; Matavai Adalarında (uzun ayrılıklar sonrasında) taraflar; ellerindeki  köpek balığı dişleriyle, kendi kafalarına ve şakaklarına darbeler indirir, kendilerini kan revan içinde bırakarak esenleşirlermiş. Bu esenleşme töreninin sonunda da herkes yara, bere ve kan pıhtılarından tanınmaz hale gelirmiş.

Buna benzer, sayfalar dolusu komik ve ilkel esenleşme türü örneklerini verebilirim.

Şimdi bu tür esenleşme biçimlerinin, uygar dünyada yeri olabilir mi?

Ya da soruyu şöyle sorayım; bu tür esenleşme biçimleri, uygar ve sosyal insanlara yakışan esenleşme biçimleri midir?

... …

Dışardan bakan bir göze de koçlar gibi “toslaşılarak” yapılan bu esenleşme şekli, aynen böyle görünüyor... bilesiniz...

Takdir, sizin...