Zaman zaman bir araya gelip; söyleşip, meşk yaptığımız bir arkadaş grubumuz var.

Dün birlikte olma günümüzdü; orada konuşuldu.

Söz dönüp dolaşıp, geçtiğimiz Salı günü yayımlanan “Toplu Yaşam Kültürü” adlı yazıma geldi.

Bir arkadaşımız, sitelerinde gece geç vakitler kadar süren gürültü kirliliğinden yakındı ve şunları dillendirdi.

“…Site sakinleri olarak, yine site sakinlerinin çocuklarının, gece havuz başında geç saatlere kadar süren bağırış çığırışlarından son derece rahatsızız.

Tüm uyarılarımıza, tüm girişimlerimize, yöneticimizin tüm çabalarına rağmen çözemedik, çözemiyoruz bu gürültü kirliliğini.

İşin ilginç yanı; çocukları olmayanlar bu durumdan şikâyetçi de; bu kirliliğin bir parçası olan çocukları olan site sakinleri de şikâyetçi.

Eğitimsiz toplumun, eğitimsiz bireyleriyiz.

Kendimiz eğitimsiz olduğumuz için çocuklarımızı eğitmeyi de beceremiyoruz.

Tek becerdiğimiz iş doğurmak ve doğurtmak.

Sonra?

Sonra da ‘saldım çayıra, Mevla’m kayıra’ örneği salıveriyoruz ortalığa…

Bu çocuk, ne yapar, neyler; kimi huzursuz eder, kimlere rahatsızlık verir; umurumuzda bile olmuyor.

Diplomasızlarımızın çocukları böyle de; diplomalılarımızın çocukları da böyle…

Çünkü diplomalılarımız da diplomasızlarımız kadar toplu yaşam kültüründen yoksun.

Çünkü diplomasızlarımız gibi diplomalılarımız da eğitimsiz.

… …

Bundan önce yüzde sekseni Norveçlilerden oluşan bir sitede dairem vardı.

O sitede buna benzer hiçbir sorun yaşamadık.

Saat 20.00 oldu mu; tüm havuzun etrafı, bantla çevrilir, ilaçlanır, havuza kimse giremez, havuz etrafında kimse olmazdı.

Eğitimin, disiplinin, saygının güzelliğini o sitede gördüm ve yaşadım.

Hiç kimsenin, birbirini esenlemeden, yanından geçip gitmediği site sakinlerinin yaşadığı bir siteydi.

Bayram sabahları, tüm yabancılar, biz Türklerin bayramlarını kutlamak üzere bizden önce havuz başında yerlerini alır; tek tek bayramımızı kutlarlardı.

Büyük çoğunluğu Türklerden oluşan şimdiki Sitemde; ‘bayram, bayramlaşmak, esenleşmek’ kimsenin umurunda değil…

… …

Bir, toplu yaşam kültürünün egemen olduğu yabancı ağırlıklı sitelerdeki ilişkilere bakıyorsun; bir, biz Türklerin ağırlıklı olduğu sitelerdeki, apartmanlardaki ilişkilere….

Üzülüyor insan.”

*    *    *

Evet üzülüyor insan…

Eğitim yoksunu, zevksiz ve çağdışı pek çok insanımız, eğitilmeyi, eğitimli insan gibi davranmayı sevmiyor.

Sevmiyor, çünkü “yaşanabilir ortam yaratmanın” bedeline katlanmak istemiyor.

Paylaşmak, bölüşmek, katılımcı olmak zoruna gidiyor...

İyi yerlerde, iyi koşullarda yaşamak istiyor ama taşın altına elini koymak, zoruna gidiyor...

İstiyor ki, her şey güllük gülistanlık olsun, böyle bir ortamın her tür nimetinden yararlansın ama böyle bir ortamı yaratmak için kendisi özveride bulunmasın, hiçbir katkıda bulunmasın.

Çözüm?

Çözüm eğitimde…

Çok boyutlu ulusal eğitimi benimsemekte ve uygulamakta.