Çocukluk yıllarımdan beri, zoruma gider; katliamının alâsını yapmalarına karşın; sözde uygar ülkelerin, zeytinyağı gibi su üstüne çıkıp; Türkiye’yi, “Ermeni Katliamı” ile suçlamaları.

Çocukluk yıllarımdan beri zoruma gider, Ülkemin devlet adamlarının(!), bu aptal suçlamalara sessiz kalıp, suçlu kompleksine girmeleri.

Çocukluk yıllarımdan beri zoruma gider, kahrolurum; bu aptal suçlamalara karşı, seslerini yükseltmeyen, gerektiği şekilde yanıt vermeyen devlet adamlarımızın(!) pısırıklıkları.

Çocukluk yıllarımdan beri zoruma gider, kahrolurdum; yahu bu katliamı yapan Türkler değil, Ermeniler.

Hadi Ermeniler, suçlu oldukları için, gerçeklerin ortaya çıkmaması için arşivlerini açmıyorlar. Biz niye sempozyum üzerine sempozyum düzenleyip, davet ettiğimiz dünya ülkeleri tarihçilerine arşivlerimizi açıp, elimizdeki belgeleri göstermiyoruz. Niye Rus Arşivlerini açtırma girişimlerinde bulunmuyoruz.…

Niye, neden, niçin sus pus oturuyor, suçlu kompleksine giriyoruz?

Bizi katliamla suçlayan ülkelere; “Yahu siz ne yüzsüz insanlarsınız; Afrika’nın, Amerika’nın, Avustralya’nın yerli halklarını katleden sizlersiniz… Utanmadan, sıkılmadan bizi nasıl suçlarsınız!” diyecek bir devlet adamımız çıkmayacak mı, der kahrolurdum…

* * *

Bilmeyenler için yazıyorum.

Bizim ilgili yetkililerimiz sus pus oturur ya da ses çıkarmış olmak için ses çıkarırmış gibi yaparken; ABD Eski Başkanı Reagan’ın Danışmanı Bruce Fein çıktı, dedi ki

“….Bu katliam iddiaları, 1981 yılında, Reagan’ın başkan olduğu dönemde araştırıldı. Bu araştırmaların sonucunda; 2 milyon Müslüman Osmanlı’yı Ermeniler’in katlettiği ortaya çıktı.

Ermeniler, bu konuda, kendi arşivlerini açmıyor, çünkü bu gerçeğin ortaya çıkmasını istemiyor…

Osmanlı İmparatorluğu’nun, azınlıkların dini özgürlüklerine ve özel yaşamlarına gösterdiği olağanüstü saygı ve özen, bilinen, tarihsel bir gerçektir.

Ermeni terör çeteleri, I. Dünya Savaşı sırasında Fransa ve Rusya ile birlikte 2 milyon Osmanlı’yı katletmiştir.

Bu süreçte, Ermeni kayıplarının ise 500 bin civarında olduğu araştırmalarla kanıtlanmıştır.

Burada önemli olan asıl konu, Ermenilerin ihanetidir.

Osmanlı haklı olarak, kendisini savunmuştur.

Özellikle ABD’de yaşayan Ermeniler, soykırım yalanı ile büyük getiri sağlıyor.

ABD yönetimi de bu yalanlar çevresinde büyük paralar döndüğü için Ermenileri karşısına almak istemiyor.

Ermeniler ısrarla kendi arşivlerini açmıyor. Çünkü yıllardır soykırım yalanı ile dönen getiriyi kaybetmek istemiyorlar. Arşivler açıldığı anda gerçek ortaya çıkacak.”
 

* * *

Hal böyleyken, bütün bu bilgiler gelmiş geçmiş tüm devlet adamlarımızın malumuyken; içlerinden biri ya da birileri de çıkıp; bu bilgileri, bizi maksatlı olarak ‘Ermeni Katliamı yapmakla suçlayan’ ülkelerin yüzüne çarpmadı, çarpamadı.

Konu, dallana budaklana bugünlere kadar geldi.

Nihayet bir devlet adamımız (Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu) çıktı; 12 Nisan tarihinde, Türkiye’nin ev sahipliğinde Antalya’da düzenlenen NATO Parlamenter Asamblesi 99. RoseRoth Semineri ve Akdeniz Ortadoğu Özel Grubu Ortak Toplantısı'nda, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Partisi'nden parlamenter Sonia Krimi’nin sözde Ermeni soykırımıyla ilgili sözlerine yanıt olarak buna yakın şeyler söyledi yüzlerine karşı.

Dahası ;

“… Fransız dostlarımıza ayrıca bir de tavsiyem var. Sömürgecilik dönemini, Cezayir’de yaşananları, 100 günde 800 bin insanın yok edildiği Rwanda Soykırımı konusunda Fransa’nın kamuoyuna ikna edici bir açıklama yapması hususunda inisiyatif alınız ve bunu yapmadan da başka memleketlerin tarihini politik gerekçelerle manipüle etmeyiniz ve, Türkçe’ye Sorgu adıyla çevrilen, Henri Alleg’in (Anri Alleg) La Question (La Kestiyon) adlı kitabına Jean Paul Sartre’ın yazdığı önsözü bir kez daha okuyunuz…"

Dedi.

Ve…

Ve Sayın Bakanın bu sözlerinden sonra o Sonıa Krimi Hatun salonu terk etti.

* * *

Televizyonda bu haberi izlerken, birden ayağa fırlayıp, “işte bu” deyip alkışlamışım gayriihtiyarî.
Çocukluk yıllarımdan beri biriktire biriktire artık taşıyamaz hale geldiğim duygularımın tercümanı oldu Sayın Bakan.

Dilim oldu.

Yüreğim oldu.

Yumruğum oldu.

Yılların ezikliğini ve yükünü aldı omuzlarımdan.

Sağ ol Sayın Bakanım.

Tanrı, ne muradın varsa versin.…