Bugün Afganistan, Doğu Pakistan, Libya, Yemen, Irak, Suriye’de ve Güneydoğu bölgelerimizdeki şiddet olayları bu planın hep birer uygulamasıdır. ABD başta olmak üzere 30 sene önce İran-Irak savaşı başlatmışlar, bu savaş on sene sürmüş, İran ve Irak devleti kan gövdeyi götürürcesine savaş yapmış, iki İslam milleti birbirlerni kırıp geçirmişlerdir. Sonra Ortadoğu’ya demokrasi getireceğiz sloganı ile Irak’ta Şii-Sünni mezhepsel farklılığını kullanarak “Yıkılsın zalim Saddam” teraneleri ile Sünni Saddam, Irak’ın ABD tarafından işgali ile İran destekli Irak’ta Şii yönetime dayalı bir devlet oluşturulmuştur. Böylece dışarda kalan ve Saddam’ın idamı ile de temelli köşeye itilen Sünni gruplar silahlandırılmış ve IŞİD veya DEAŞ denen son derece acımasız, gaddar, hiçbir kural tanımayan, İslam adına ortaya çıkarılan ama İslamı temelden yıkıcı İslam dışı davranışlar yapan, akla gelmeyecek menfaatlerle halkı sindiren örgütler ortaya çıkmıştır. Zamanında zalim Saddam, gaddar, diktatör diye bağırdıkları Saddam’ı bugün mum yakıp arar hale gelmişlerdir. Aynı oyun Suriye’nin de üzerinde oynanmış, Esed’in gerçekten zalimane tutum ve davranışları Batının ve ABD’nin eline koz vermiş, Irak’taki olaylar kısa zamanda Suriye’ye de sıçramış, 5 senedir milyonlarca insan vatanından yurdundan, yuvasından, işinden, aşından olmuş, mülteci durumunda komşu devletlerin özellikle Türkiye’nin üzerine ağır bir yük getirmişler, 3 milyondan fazla Suriyeli, 500 binden fazla Iraklı Türkiye’nin şefkatli kucağına sığınmışlardır. Yurdunda yuvasında, durumları, ekonomik sosyal konumları itibariyle son derece iyi iken bugün bu asil insanlar bir pula muhtaç dilenci durumuna düşürülmüşlerdir. Bu insanlar yüce devletimizin ve merhametli milletimizin iane ve iaşesi ile yaşam savaşı vermektedirler. Bunlar son derece ibretlik olaylardır.

35-40 sene önce 5 kez Şam ve Bağdat ziyaretlerim Hac nedeni ile yolculuklarımız sebebi ile Suriye ve Irak’tan geçmelerimiz oldu. Bağdat; Paris, Viyana, bugünkü Berlin ayarında, çok şeritli yollar, gündüz gibi aydınlatılmış geceler, dillere destan masal ülkesi gibiydi. Bugün; harabatilerin harab ettiği Bağdat, kan ağlıyor. Ortadoğu’nun en eski yerleşim merkezi Şam, Halep aynı kan gölünün içinde. Bir zamanlar en muhteşem Türk kenti olan Halep bugün baykuşların bile konmadığı virane haldedir. İşte bunlar savaşın, düşmanlığın, terörün korkunç yüzleridir.

Bu yazımızda bunları ifade etmek, hikayeyi aktarmak değil, ders almak, ibret almak, tedbir almak, ayakta kalıp bu korkunç durumlara düşmemek için sonsuz mücadele etmek, vatanımızı, yurdumuzu, bölgelerimizi, milletimizi bu melanetten korumak amacı ile, insanımızı uyarmaktır. Devlet ve millet olarak ortaya konan mücadeleye destek olmak içindir bu uyarılar. Maksadımız hainlerin, satılmış uşakların, şerefsiz teröristlerin cinayetlerini sergilemek değil, onların melanetlerini hatırlatarak önlemlerimizi almaktır. Bunu anlatmaya çalışıyor, herkesi görevini yapmaya çağırıyoruz. Karınca kadarınca bu hizmete katkı olsun istiyoruz.

(SÜRECEK)