Bugünkü yazımızda asılları Arapça olan, ancak kültürümüzde Tükçe olarak kullanılan ve yaşantımızda çok önemli etkisi olan tedbir, temkin ve tevekkülden söz edeceğiz.

Bugün dünyayı kasıp kavuran koronavirüs salgınının önlenmesinde bu kelimelerin ne kadar etkili olduğunu anlatacağız.

Önce bu kelimelerin ne anlama geldiğine bakalım:

TEDBİR:

Bir şeyi elde etmede veya bir kötülüğü, zararı önlemede takip edilecek yol, çare, iyi düşünüp iyi taşınıp iyi danışıp gereğini yapmak, önceden bela, kaza gelmeden tedarikli bulunmak, önlemi zamanında hatta anında almaktır. Önlemler, isabetli düşünceye daylı kararlarla verilmelidir.

TEMKİN: Bir işin sonu düşünülerek ölçülü ve tedbirli davranmak, meseleye itiyatla yaklaşmak, ağır ve isabetli hareket etmektir. Tedbirsiz, temkinsiz yani ölçüsüz davranışların sonu felakettir.

TEVEKKÜL: Bir yararın temininde veya bir zararın önlenmesinde gerekli bütün önlemleri alıp, çarelerine başvurduktan sonra Allah’a teslim olmak, hayır dua ile bütün olayların yaratıcısı olan ulu Allah’a sığınmaktır. Kur’an’da 69 yerde geçer ki, tevekkülün önemini arzeder.

“Gücü nisbetinde bütün önlemleri alıp ulu Allah’a teslim olanlara Allah yeter. O işin sonunu hayırlı eyler.” (Talak suresi, 3. ayet)

Sözlük anlamını sunduğumuz bu kelimeleri, hayatlarında rehber edinen kişiler, aileler, toplum ve toplumlar yaşamlarında daima başarılı ve huzurlu olurlar. İşlerinin sonu kar veya zarar da olsa ellerinden geleni yaptıkları gerekli alınabilecek önlemleri aldıkları için pişman olmazlar. Neticede Allah’a itimat edip teslim oldukları için de mutlu olurlar.

*

Yüce Allah cc. hazretleri, insanı yaratmadan önce şu gördüğümüz göremediklerimiz, bildiğimiz ve bilemediklerimiz bu kainatta ne varsa hepsini bizler için en uygun ve yüksek seviyede dengelenmiş olarak yaratmış, insanoğlunun emrine sunmuştur. Yani yaşamamız için en uygun ortamı bizlere hazırlamıştır.

Ulu Allah bu gerçeği Kur’an’da İbrahim Suresinin 34. ayetinde şöyle ifade buyuruyor: “Ey insanlar. Yüce Allah sizlere ondan isteyebileceğiniz ne varsa bütün nimetlerini sizlere meccanen (karşılıksız) vermiştir. Allah’ın (üzerinizde) olan nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. Doğrusu insan (şükredici değil) zalim ve nankördür.” Böylece bizlere verilen nimetlerin kadir ve kıymetini yeterince bilmediğimizi bildirmiştir.

Yüce Allah sözün en doğrusunu söyler. Böylece insanoğlunun emrine sunulan bu kainatın özellikle de doğanın, çevresel dengelerini bozmak suretiyle kendi felaketimizi kendilerimizin hazırladığını bildirmiştir. Demek ki, mevcudatta doğada yani karada, havada ve denizdeki bütün bozulmaların ana müsebbibi insanların bizzat kendileri, yani bizleriz. Çevre kirliliğini yapanlar herhalde cinler ve melekler değildir. Doğadaki iklim değişiklikleri çevre kirliliğinin bir sonucudur. Yüksek ısı, korkunç hava akımları, şiddetli asırlık ağaçları kökünden söken fırtınaları, gökten kovadan boşalır gibi yağan sıradışı yağmurlar, deniz gibi coşan seller, hatta bilim insanlarının bildirdiğine göre depremleri bile tetikleyen nedenlerin başında kainatın, doğanın, ilahi fiziki dengelerin bozulması sonucudur.

Kur’an bu hakikatleri bize 1500 sene önce Rum Suresi 41. ayetinde şöyle bildiriyor ve bizleri uyarıyor. Dünyanın doğal dengelerini bozanlar, çevreyi kirletenler için “İnsanların başlarına gelen bela ve musibetler, bizzat insanların kendi elleri ile yaptıklarının sonucudur. Bu yüzden karada ve denizde düzen bozuldu (dengeler şaştı). Allah sizlere merhametinden birçoğunu da bağışlıyor. Af ediyor. Uyanasınız diye size bir kısmının acısını tattırıyor. Umulur ki bu yıkımlarda vazgeçer, hakka dönersiniz”, buyuruyor.

*

Yazımızın başında ifade ettiğimiz tedbir, temkin ve tevekkül gibi önlemleri dikkate almaz, çevreyi kirletmeye, doğanın ilahi fiziki dengelerini bozmaya devam edersek, Kur’an’da yüzlerce ayetlerle bildirilen ve dünyada bundan daha korkunç bir felaket olmayan insanlığın sonu demek olan kıyamet, böyle gelecektir. Bu felaketler sadece doğanın fiziki yapısı değil, topumsal yaşamın, huzurun temeli olan toplumsal barış, global düzeyde sosyal adalet sağlanmaz. Bölüşüm ve paylaşım hakça olmaz. Biri yer, biri bakarsa kıyamet ondan kopar sözü gerçek olacaktır. Kişi, toplum ve uluslar olarak, özellikle çevrenin bozulmasında ana faktör olan süper güçler bu hırs ve tamahtan vazgeçmez, tedbirler almazlarsa, arı sokar kendi ölür, ambar yanarsa fare de yanar kabilinden felaket toplumlara gelir.

Örnek, işte Pandemi bunlardan sadece bir tanesidir. Yüce Allah’ın uyarıcı bir ayeti ile konuya, yazıya son verelim.

“Allah’ın nimetlerinin kıymetin ibilin. Allah’ın nimetlerini Allah’ın yolunda, Allah’ın kulları için harcayın, kendi ellerinizle kendimizi tehlikeye atmayın. Tüm davranışlarınızda dürüst olun. Çünkü Allah iyilik sahiplerini ve dürüst olanları sever.” Bakara Suresi 195. ayet.

Temizlik, maske ve mesafeye dikkatle uyalım. Önlemlerimizi alalım. Pandemiden korunmuş olduğumuzu bilelim. Bizlere düşen budur, unutmayalım. Hoşçakalın.