Hemen hemen çok kişilerin bildiği, özellikle din adamlarımızın malumu olduğu çok önemli bir olay Hz. Ömer R.A.nın hilafeti, yönetimi zamanında cereyan ediyor.

Bilindiği üzere Hz. Ömer adalet sarayının kapısı, hak ölçüsünün terazisidir. Adalet deyince eski tabirle gavur-müslüman herkesin ittifak ettiği adaletle özdeşleşen kişi Hz. Ömer R.A.dır.

8 senelik halifeliğinde adaletten bir milim şaşmamış, hükümlerini kararlarını kılı kırk yararcasına titizlikle vermiştir. Makamında özel işini yaparken devletin mumunu söndürüp kendi mumunun ışığında kendi işini gördüğü dillere destan olmuştur. Kıyamete kadar gelecek yönetici durumunda olanlara R.SAV.den sonra birinci örnek olmuştur.

İşte Allah’ın adalet kılıcı, hak ile batılı, haklı ile haksızı milim eksiksiz ayıran anlamına gelen faruk-gerçeği ayıran ve gerçeği hükmeden sıfatının sahibi Hz. Ömer zamanında olan ihlas ve samimiyetin bilfiil yaşanmasını sanki belgeleyen örnek bir olay:

Hz. Ömer, yönetimi zamanında şehrin -Medine’nin- asayiş ve emniyetini temin için sıkça gece denetimlerine çıkıyor. Bazen kendi, bazen görevlileri, bazen de evlatları ile denetim yapıyordu. Yine bir gece denetiminde yanında oğlu Hz. Abdullah, oğlu Asım R.A. olduğu halde Medine’nin kenar mahallelerinin birinde bir evin önünden geçerken alt katta bir ışık gördüler. Baktılar, Medine halkına süt satan bir ailenin evi. Bir kızcağız yarın dağıtacağı sütleri kaplarına yerleştiriyordu. Bu arada evden bir hanım sesi duyuldu. Ev sahibi, kızına diyordu ki; kızım sütü müşteri kapılarına koymadan önce kazandaki süte biraz su koy da kazandaki süt çoğalsın, diye kızına sesleniyordu. Kızcağız da anasına itiraz ediyor, olmaz ana, olmaz, diyordu. Anası kızına kızım neden olmaz diyor, kızı da ona Hz. Ömer duyarsa senin dilini, benim de elimi keser bilmiyor musun, onun için olmaz, diyor.

Ana, kızına, ah saf kızım, koskoca Ömer uykuyu bıraktı da seni gözlüyor, bu gece yarısında o şimdi mışıl mışıl uyuyor. Sen kazandaki süte biraz su ilave ediver deyince, hanım kız anasına sert bir ifade ile; Ana ana, Ömer görmüyorsa, “O Allah ki her nerede iseniz o sizinledir. Emrolunduğu gibi doğru olun” (Hud suresi, 112, Hadid suresi 4. ayet) ayetlerini annesine okuyor. Ömer görmüyorsa, şu anda bizimle beraber olan ve bizi gören ulu Allah cc. hazretleri de mi görmüyor? Bu harama ortak olmuyorum anne, diyor.

Kızcağızın bu asil davranışını inancı ile yaşadığını, yani onun ihlas ve samimiyetini iki oğlu ile evin penceresinden seyreden ve dinleyen Hz. Ömer R.A. iki oğluna diyor ki, oğullarım, işte Müslümanlık budur. Allah’ın kutlu resulü buyurdular ki, “İslam muameledir. İşlem ve eylemlerde doğruluktur”.

İşte bu hanım kız gerçek bir Müslümandır. Şimdi size teklif ediyorum. Bu asil kızı kaçırmayalım. İkiniz de bekarsınız. Hanginiz arzu ederse bu kızı yarın annesinden isteyeceğim diyor. Büyük olan Hz. Abdullah kendisini ibadete ve ilme adamış bir bilgedir. Ben istemem, kardeşim isterse ona isteyelim deyince, Hz. Asım R.A., Benim eş olarak nasibim bu kız ise onlar da kız tarafı da uygun görürlerse ben alırım, evlenirim diyor. Bunun üzerine Hz. Ömer R.A. kızın bu dürüst davranışı nedeni ile ertesi gün bu hanım kızı oğlu Asım’a istiyorlar. Allah ta yazmış ki nikahları kıyılıyor.

Bu olayın daha ilginç bir yanı daha var. Bu hanım kız ehli imana ve insanlığa kıyamete kadar övünülecek bir örnek olmanın ihlas ve samimiyet örneğini teşkil ederken, aynı doğruluğu ve dürüstlüğü ömrü boyu yaşıyor. Sonra Hz. Asım ve bu kızdan sonradan Emevi halifesi, hükümdarı olacak olan Ömer B. Abdulaziz hz. doğuyor ki, sonradan iki senelik kısa hilafetinde dedesi Hz. Ömer gibi adil, amcası Hz. Abdullah gibi takva ve Allah korkulu bir hükümdar oluyor. Hak ve adaletle hükmediyor. Düğününde kendisine takılan sayısız altın ve akçeyi hanımının izni ile hazineye bağışlıyor ve diyor ki; “Ey benim kıymetli eşim, eğer biz hükümdarın oğlu olmasaydık, ileride halife olacağımız olmasaydı bu takılar bize takılır mıydı? Demek ki bu servet bizim için değil, devlet için takılmıştır. Öyle ise bunların yeri devlet hazinesidir” diyerek bütün varlığını hazineye devrediyor.

Son derece mütevazı, alçakgönüllü bir hayat yaşıyor Hiçbir hizmetçi ve koruma kullanmadan, Emevi devletini iki sene yönetiyor. Çıkarcılar, hortumcular, münafıklar ve hasetçiler tarafından zehirletilerek şehit ediliyor.

Emevi idaresi İslam tarihinde çok başarılı işler yapmalarına rağmen, ehli beyti Mustafa’ya, Hz. Muhammed SAV.in torunlarına, Hz. Ali’nin evlatlarına acımasız zulüm yaptıkları için İslam tarihinin en kötü karanlık kara lekesidirler. Müslümanların arasına onları ayırarak alevi-sünni diyerek korkunç fitneleri onlar ekmişlerdir. İşte Ömer bin Abdulaziz Emevi halifesi olmasına rağmen bu zulümlere karşı çıkmış, engel olmuş, hatta o zaman camilerde Cuma hutbelerinin sonunda ehlibeyte, Hz. Ali’ye lanet okutuyorlardı imamlara. Halife Ömer Bin Abdülaziz hazretleri bu lanetleri yasaklamış ve onun yerine şimdi Cuma hutbesinin sonunda okunan Nahıl suresinin 90. ayeti ki meali “Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. Azgınlıktan, taşkınlıktan ve tüm kötülüklerden men eder. Tutasınız ve mutlu olasınız diye sizlere güzel güzel öğütler verir.” Ayetini okutmuş, halen de devam etmektedir.

SÜRECEK