Toplumdaki huzurun temeli, toplumu oluşturan fertlerin uyumu ve huzurlu olmalarına bağlıdır. Kişiler arasındaki menfaat çatışmasından kaynaklanan olumsuzluklar, anlaşmazlıklar, ihtilaflar, toplumsal sevginin ortadan kalkmasına, dargınlıklara, kırgınlıklara, küskünlüklere hatta aşırı düşmanlıklara, yıkımlara, hatta savaşlara bile neden olabilmektedirler.

Bu anlaşmazlıklar yakın temas halinde olan, aile içi çatışma ortamı, mesai arkadaşları, akraba, hatta kardeşler arasında olursa yıkım çok daha acı olacaktır. Onun için acılar çoğalmadan, anlaşmazlıklar derinleşmeden anında giderilmesi şarttır. Bir çıngının yangınına anında müdahale edilirse bir tas su söndürür. Eğer yangın bacayı sarmışsa onu ancak itfaiye söndürür.

Ferdi, ailevi ve toplumsal ihtilafları çözmek, olumsuzlukları yok etmek, aradaki sulhu, selameti, barışı sağlamak Allah’ın bizlere kesin emridir ve bu farzı kifayedir. Gerçi mahkemeler de çözüm yollarıdır ama mahkemeler zorunlu kurumlardır. Mahkeme kararları tarafların memnuniyetini her zaman sağlayamaz. Onun için iki tarafın da razı olacağı sulh, barış elçilerinin aracılığını ihtilaflı taraflar başlangıçta kabul ettiklerinden esas barış böyle sağlanır. İşte biz de bunun önemini anlatmaya çalışıyoruz. Sulh diyoruz.

*

Her konuda bizlerin rehberimiz, önderimiz olan ve yolumuzu aydınlatan yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim ve Allah’ın sevgilisi önderimiz ve rehberimiz Hz. Muhammed SAV. insanların arasını bulmanın önemini, faziletini ve sevabının çokluğunu bizlere bakın nasıl bildiriyor:

“İnsanların konuşmalarının çoğunda hayır yoktur. Yalnız sadaka vermeyi, güzel ve yararlı işleri planlamayı veyahut insanların arasını düzeltmeyi, sulh ve barışı amaçlayan konuşmalar müstesnadır.” (Nisa Suresi, 114. Ayet)

“Nerede ve hangi konuda olursa olsun, daima sulh-barıştan yana olun. İnsanların arasını ıslah edin. Sulh-Barış tümüyle hayırdır.” (Nisa, 128. Ayet)

“Allah’tan korkunuz ve aralarınızdaki sorunları sulhla çözünüz.” (Enfal Suresi, Ayet)

“Müminler kardeştirler. Kardeşlerinizin arasındaki anlaşmazlıkları sulhla çözün. Allah’tan korkun. Umulur ki Allah size merhamet eder.” (Hucurat Suresi, 10. Ayet)

R.SAV. buyururlar ki; “Hayırlı bir işe aracılık eden, sulh için çalışan, o hayrı işlemiş gibidir.” Yani, iki kişi arasında parasal olarak bir trilyonluk bir anlaşmazlık var. Bir duayen kişi araya girer de bu meseleyi barışla sonuçlandırırsa, o sulh adamına ulu Allah bir trilyon lirayı tasadduk etmiş gibi sevap yazar. Hayırlı işe delalet etmek, Allah’ın en hoşlandığı ve sevaplandırdığı bir iştir” buyurur.

*

Her kişi sulh adamı olamaz. Çünkü bu işte her türlü riskler vardır. Gönül kırgınlığı vardır. Düşmanlık bile vardır. Herkes bu işe girmez. İki kişinin arasındaki anlaşmazlığı çözmede en önemli husus, tarafların aracıya olan teslimiyetleridir. Yoksa sulh olmaz.

R.SAV. “İki kişinin arasını bulmak için harcanan her nefes sadakadır.” (Buhari Müslim)

Yine R.SAV. “Fitne koparan doğrudan, insanların arasını bulmak için söylenen yalan daha hayırlıdır. Özellikle eşler arasını bulmak için söylenen yalan, yalan sayılmaz. (Buhari Müslim)

*

Günümüzün insanları maalesef gerçek iman zaafından ve gerekse haramdan korkmadığından kuru inat uğruna iki ehil müslüman ne derse orada birleşelim, anlaşalım. Allah ne demişse olur deyip de, sulh için oraya giden kıymetli kimselerin hakemliğini terk ederek bütün anlaşmazlıklarını resmi makamlara yani mahkemelere götürmek de zaman kazanma aldatmacasının esiri olarak para israfı, zaman israfı ile eldeki imkanları boşa harcamakla kalmayıp mahkemeleri altından kalkılmaz iş yüküne esir etmektedirler. Halbuki hakkına razı olarak nefsine hakim olarak beladan, düşmanlıktan kaçınarak iki müslümanı hakem seçerek hak ve adalete razı olarak sorunlarını çözme yoluna gitseler mutlak selamete kavuşacaklardır. Eskiden İslam adaletine dayanan hüküm veren mahalle imamları, mahalle muhtarları özellikle de duayen, hatırı sayılır mahallenin seçkin büyükleri vardı. Bunlar iki kardeşin arasını bulabiliyorlardı. Şimdi küçük büyük kalmadı, sen-benlik ortaya çıktı.

Örneğin, yakın bir rakamla 2016 yılında Çorum’da 1700 çift evlenmiş, aynı yıl 650 çift boşanmış. Elbette ki Çorum gibi muhafazakar, mütedeyyin bir yerde bu sayı bir yıkımın işaretidir. İşte bu durum Allah için arabulucuların olmadığından, eşlerin direkt soluğu mahkemede almalarının tabii bir sonucudur. Yazık değil mi bu ailelere, ana babalara, yıkılan yuvalara. Yuva kurmak devlet kurmak kadar zordur demiş ecdadımız. Bu ise sadece boşanma davaları. Alacak verecek, çalışma hayatı, kavga, gürültü ve daha bir çok konularda da durum çok daha acıklıdır. Adaletin kestiği parmak acımaz derler. Adalet o kadar parmak kesiyor ki, acı çekenlerin feryadı gökleri inletiyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Maalesef müslümanlar da acı acı bakıyor. Allah cümlemizi hak ve adaletten, sulhu selametten ayırmasın. Hayıra koşan barış uğruna sulh adamı olanlardan eylesin. Amin.

Anlaşmazlığı gidererek barışı sağlayacak salih kişinin adil olması, hakkı tutması, iki kişinin de aynı kişiyi sulhçu olarak seçmesi esastır. Böyle olursa sorun mutlaka anlaşma ile çözülür, barış sağlanır.