Kırk yıl düşünsem, Süleyman Demirel için yazı yazacağım, üstelik ondan saygıyla, sevgiyle söz edeceğim, dahası onu özlemle yad edeceğim aklıma gelmezdi.

Zaman neler gösteriyor, neler öğretiyor insana.

Kibir abidesi zamane yöneticilerinin hazımsız tavırlarına bakıyorum da meğer Rahmetli Süleyman Demirel ne büyük, ne olgun, ne demokrat, ne bilge bir lidermiş; demeden edemiyorum.

Sadece Süleyman Demirel mi?

Meğer o dönem siyaset yapan liderlerin istisnasız hemen hepsi birbirinden olgun, hepsi birbirinden demokrat ve de bilge kişilermiş.

Geçmişte eleştirdiğim ve karşı olduğum; çoğu Hak’ın rahmetine kavuşmuş liderlerle, günümüzün sözde liderlerini kıyaslayınca; geçmiş dönem liderlerine yaptığım haksızlığın altında eziliyorum.

* * *

Tiyatro ve sinema oyuncusu Rahmetli Levent Kırca anlatmış; henüz elime geçti.
“Süleyman Demirel Başbakan.

Biz de ‘Gereği Düşünüldü’ isimli bir müzikal oynuyoruz.

Yer yerinden oynuyor. İnanılmaz bir ilgi görüyor.

Yenikapı'daki Hürriyet çadırında, günde 3.500 kişiye oynuyoruz.

Sert bir kış, çok kar yağdı. Çadırın bir kısmı çöktü.

Oyunlar durdu.

Çadırı onarıp yeniden başlamam lazım. Ancak para gerekiyor.

Kredileri de bankalar bu kadar kolay vermiyor.

Hatta hiç vermiyor.
Başbakan Süleyman Demirel'den randevu aldım.

Kendisiyle Başbakanlık konutunda buluştuk.

Durumu anlattım.

‘Yardımcı olun da bir bankadan kredi çekeyim’ dedim.

Dedi ki, ‘Kredi çekersen ezilirsin, üzülürsün. Müsaade edersen bu parayı sana ben ödeyeyim. Geri vermene de gerek yok.’

Telefonu kaldırdı, Kalem-i Mahsus Müdürü'ne ‘Bana çek defterimi getir’ dedi.

Gereksindiğim para da az bir para değil hani…

Süleyman Bey'le karşılıklı oturuyor, çaylarımızı yudumluyor, çek defterinin gelmesini bekliyoruz.

Bir anda sanatım gereği, Süleyman Beye yaptığım (ve sanat anlayışım gereği bundan sonra da yapacağım -yapmak zorunda olduğum-) eleştiriler geldi gözümün önüne.

Birden ayağa kalktım.

Dedim ki, ‘Eğer darılmazsanız ben bu parayı sizden alamam.’

"Neden?’ dedi.

‘Ben sizinle aynı görüşte değilim. Üstelik böyle bir para, sizi eleştirmeme mani olur.’

Güldü…

‘Bugüne kadar oynadın. Yerin dibine soktun beni, sana mani mi olduk? Al parayı git gene oyna’ dedi.
Nezaketine teşekkür ettim.

Parayı almadan Başbakanlık konutunu terk ettim.

Kardeşi Hacı Ali Demirel'i arayıp bu davranışımdan ötürü, bana hayran kaldığını belirtmiş.

Daha sonraki yıllarda, eşi Nazmiye Hanım'la gelip, bizzat onu eleştirdiğim oyunlarımı kahkahalar atarak izledi.

Açtığım tiyatroların açılışlarını yapıp, kurdelelerini kesti.

Farklı bir hoşgörüye sahipti.

Birkaç kez hastalanıp hastaneye yattım. Beni ilk arayan o oldu.

Oynadıklarım ve ona karşı eleştirilerim nedeniyle ne bana dokundu ne de yasaklama getirdi.

Dahası Cumhurbaşkanıyken, Tayyip Erdoğan'ın yasakladığı ‘Olacak O Kadar’ oyunumla ilgili olarak; ‘Türkiye'nin gerçeklerini yansıttığım ve ülke gündemine katkı sağladığım için’ beni ‘Devlet Sanatçısı’ yaptı.”

* * *

Bu arada yeri gelmişken söyleyeyim; Rahmetlinin sözünü ettiği; Süleyman Demirel tarafından 1998 yılında kendisine verilen ‘Devlet Sanatçısı’ unvanı, Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2015 yılında geri alındı.

İ.H