Bir çok spor dalı vardır.  Ve şunu itiraf etmek gerek ki en yaygın olanı ve üstelik büyük bir seyirci kitlesi ile izlenen bir spor dalıdır futbol.

Futbol tarihini yazdım. Yine aynı şeyleri yazmak suretiyle asıl anlatmak istediklerimin önüne geçsin istemiyorum.

Futbol müsabakaları o kadar çok yaygınlaştı ki artık bütün dünya ülkeleri bu sahaya ilgi gösteriyor.

Tesis yapılıyor. Altan futbolcu yetiştirme yolunda yoğun çalışmalar var.

Futbol takımları nerede, hangi takımda iyi oyuncu, futbolcu varsa onu takıma kazandırmak istiyor. 

Görüşmeler var, menajerler var. Büyük paralar karşılığında büyük paralar alınıyor.  Bir, iki yıllık anlaşmalar  sözleşmeler yapılıyor. Müsabakalar sonrası,  galibiyetler sonucu kimi kez prim veriliyor.

Çok ünlü oyuncular var. Ve yıllar yılı zaman zaman da olsa anılıyor. 

Türkiye’den yurt dışına giden ve orada top oynayan bir çok isim var.

Yalnızca İstanbul ligi ile başlayan ve daha sonra bütün ülkeye yayılan ve başka illerin de bu yarışta ön sıralarda yer aldığı iller oldu.

Yurt dışından çok ünlü antrenör alındı,  kimi takımların başına getirildi.

Bu işin artık bir ülke ile ve o ülkenin oyuncuları ile tanımlanması çok zor.  Neden ki bir takımda,  herhangi bir ülkenin takımında top oynayan bir kişi bir başka ülkenin herhangi bir takımında oynar hale geldi.

SPOR  BİR CENTİLMENLİK İŞİDİR.  BUNU GÖZDEN UZAK TUTMAK  MÜMKÜN DEĞİLDİR.

Maç öncesi hakemler çok yağış ve kar var ise ve saha da kar ile kaplanmış ise, sahaya çıkarlar  ve bu sahada top oynanır mı diye bakarlar, kontrol ederler. Eğer kar çok fazla ise sahanın temizlenmesini ve top oynanacak hale getirilmesini isterler.

Kalelere giderler, kale ağları sağlam mı,  yırtık  delik var mı  diye kontrol ederler.

Maçı bir orta hakem yönetir.

Yan hakemler vardır. Onlar sürekli olarak ofsayt var mı, yok mu dikkatli bir şekilde bunu izlerler. Öncelikle taç atışları, doğru yapılıyor mu, yanlış var mı? Kornerler yan hakemlerin gözetimi altındadır. 

Maçı yöneten bir hakem olabildiği ölçüde akınları yakından takip etmeye çalışır.  Ne ki zaman zaman tereddüt ettiği hususlarda yan hakemlere giderek danışma ihtiyacı duyabilirler.

Seyirci çok heyecanlıdır. Zaman zaman bağırıp çağırır. Bunu hakem pek dikkate almaz, onun amacı maçı doğru ve sağ salim bitirmektir.

Hakemin verdiği kararlardan hoşnut olmayan ve hatta zaman zaman itiraz eden futbolcular olur.

Yanlış hareket yapan yani faul yapan kimselere cebinde taşıdığı kartlardan çıkarmak suretiyle ceza verir. Kimi kez kırmızı kart çıkarıp oyun dışına çıkarır. 

Birçok olaya sahne olabilir maç.  Ama centilmenlik esastır.

En sonu bütün müsabakalardan sonra oyuncular birbirlerini tebrik eder. Yenen, yani müsabakayı kazanan ve yenilen takımın oyuncuları tokalaşırlar ve birbirlerini tebrik ederler. Hatta forma değiş tokuşu bile olur.

Futbolun bu kadar yaygın olması ülkeleri  ve o ülkenin insanlarını birbirine yakınlaştırması gibi büyük bir fonksiyonu da vardır.

Hepsi bir insandır. Bir saygı gösterirler,  göstermek zorundadırlar.

İyi oynayan kazanır. Çok çalışan ve iyi antrenmanlar yapan, kondisyonu ve hocanın verdiği taktikleri,  stratejileri sahada en iyi tatbik eden daha çok gol atan kazanır.

Bir hakem kolay yetişmiyor.

Merkez hakem komitesinden bir hakem gelip bütün kurallar anlatılıyor. Ve buna ait kitap ta vardır.  Bir hakem bütün bu kuralları bilerek ve maçı yönetirken bunları dikkate alarak yönetir maçı.

Yanlışlıklar olmaz mı? Olur ve düzeltilir. Zevkle seyredilen bir müsabakadan ve o müsabakayı bir centilmenlik içinde bitirmekten daha güzel ne olabilir?

Bu bir oyun ve yarışmadır. Bir çok spor dalıyla ilgilenmiş ve yapmış insan olarak ve futbol hakemliği de yapmış bir insan olarak benim bildiğim bu.