Meşrutiyetin ilk yıllarında Emrullah Efendi'nin Maarif Nazırlığı'nda (1910-1911) sahaflardaki kitaptı. Burhan Efendi'ye bir kitap gelmiştir.

Kitabı getiren eski maliye nazırlarından Vanizade Nazif Paşa'nın bir kadın akrabasıdır. Kitapçı yapıtı satmak üzere Maliye Nazırlığı'na başvurur. Nazırlık ise istenen 30 Sarı Lira'yı çok görür ve almaz.

Bunun üstüne, kitapçı onu Ali Emiri Efendi'ye gösterir. Ali Emiri Efendi de kitabın değerini hemen sorarak 30 Sarı Lira'yı bastırır.

Burhan Efendi'ye aracılığı için üç lira verir.

Bu, bir ikinci nüshası bulunmayan Dîvânu Lugâti't-Türk'tür.

Ali Emiri Efendi, artık kitabın öneminden bahsediyor, lâkin kimseye göstermeye yanaşmıyordur.

Kitabı bir kez görmek isteyen Ziya Gökalp'in ricalarını dile getirmiştir.

Kitabı basmak isteyenlere de bir şey olabileceği korkusuyla olumsuz karşılık vermiştir.

Sonunda Sadrazam Talat Paşa'nın işe karışmasıyla evetlik gösterse de basım işlerine Kilisli'nin bakmasını ön koşul olarak sunar.

Ali Emiri Efendi, hiç su katılmamış bir kitap kurdudur. Bütün yaşamı boyunca kitap toplamıştır.

Parasıyla elde edemediği kitapları bin bir rica, bin bir yalvarışla ödünç alır ve el yazısı ile kopya ettikten sonra geri verir.

Yaşamının sonlarına doğru Millet Kütüphanesi'ne armağan ettiği 14 bin kitabın 721 tanesi el yazması kitaplardır.

Bir kez, Yanya'dayken, kendindeki bir Arapça kitabın ikinci cildinin Sana'da olduğunun haberini almış ve satın alımı için Sana'ya mektuplar yağdırmış. Yüz yüze iken daha kolay ikna edebileceğini düşünmüş ve görev yerini Sana'ya çevirmiştir.

Ali Emiri'nin konuşması oldukça renklidir. Kendine göre deyişleri ve yakıştırmaları vardır.

Kitaplarını armağan etmesinden sonra oranın yöneticiliğine geçmesinin ardından Millet Kütüphanesi Nazırı isminde koskoca bir mühür kazıtmış, sağa sola kitaplıkla ilgisi olmayan yazılar göndermeye başlamıştır. (Salah Birsel)

İbnülemin bir gün de Ali Emiri'nin bulunduğu bir yerde uzaktan geçmekte olan Halis Efendi'yi göstererek:

- Bu adam kitap imparatorudur.

Ali Emiri Efendi hemen atılır:

- Peki, ben ne oluyorum?

- Sen de Acem Şahı oluver.

Ali Emiri Efendi'nin o tek nüsha Dîvânu Lugâti't-Türk'ü Macar Bilim Akademisi'ne tam 10 bin sarı kız önerilmesine karşın vermemesi de kutlanacak bir olaydır.