Çıkam Nemrut dağına
Kurbanam yanağına
Gel beraber bakalım
Güneşin doğuşuna
Le le le Sakine
Niye gittin tütüne
Gel beraber kaçalım
Bak gidiyor makine
Şu Nemrut'a gelsinler
Güzelliği görsünler
Kurban olayım dostlar
Yari bana versinler
Le le le Sakine
Niye gittin tütüne
Gel beraber kaçalım
Bak gidiyor makine
Nemrut dağın başında
Heykelleri karşında
Adıyaman kokuyor
Toprağında taşında
Le le le Sakine
Niye gittin tütüne
Gel beraber kaçalım
Bak gidiyor makine
*
Çok değil, otuz - kırk yıl öncesinde özel otomobiller yok denecek kadar azdı. Yaz aylarında “Alamancı” olarak bildiğimiz yurt dışında çalışan işçilerimizin getirdiği yabancı plakalı araçlara imrenerek bakıyorduk. Onlar, ülkemizde üretilen araçlardan daha fazla gösterişliydi.
Araba satın almak için hatırı sayılır bir servet ödemek gerekiyordu. Para bulmak yeterli olmuyordu. Yurtdışında çalışan işçilerden permi bulacaksın; onun istediği parayı vereceksin. Yerli montaj araç almak istersen sıraya gireceksin. Eşe dosta haber bırakıp otomobilini satmak isteyeni araştıracaksın.
Gavur icadı “tomafiller” insanların rüyalarına girdi. Şarkılara konu oldu. Gün geldi, Afrika çekirgeleri gibi çoğaldı. Mahalle araları, sokaklar, caddeler onlarla dolup taştı.
Biz onları çok sevdik. Alladık pulladık. Özenle yıkadık. Gelin kızlar gibi süsledik. Yakınlarımızdan, kendimizden çok parayla satın aldıklarımıza değer verdik. Mal canın yongasıdır sözünü galiba biz çok yanlış yorumladık.