“Televizyonlarda rol yapan insanları izlerken hayatı kaçırıyorsunuz.”

Öğrenci evleri tartışması bitmek bilmiyor. Haberciler kasten mi yapıyor; yoksa bizim bilmediğimiz bir şeyler mi var, onu zaman gösterecek. Bir süre sonra konuşacak başka şeyler bulacağız, bizi ilgilendirmeyen konu için çenemizi yormayacağız.

Güvendiğimiz kişilerin yaptıklarını doğru kabul ediyoruz. İzlediğimiz televizyon kanalı, ara sıra okuduğumuz gazete, bizim gibi düşünen insanların söyledikleri her şey doğrudur. Bizim gibi düşünmeyen insanların söylediği, yaptığı her şey yanlış. Tıpkı eski Yeşilçam filmlerinde olduğu  gibi. İyi insanlar vardır, her zaman iyilik yapar. Kötü insanlar ise iyilik gördüğü yakınları dahil herkese kötülük yapar.

Üniversitemiz olmayan il kalmadı. Ülkemizde kaç üniversite, onlara bağlı kaç fakülte, kaç meslek yüksek okulu var ben bilmiyorum.

Artık kimse siyasetçilerden üniversite istemiyor. Politikacılar da üniversite vaat etmiyor. Aradan kaç yıl geçti insanlar üniversite talepleriyle sokaklara dökülüyordu. Aslında bu isteğin altında farklı bir niyet vardı. Üniversite açılırsa başka illerden öğrenci gelir. Esnaf binlerce müşteriyi kapısında bulur!

Yanlış hesap Bağdat’a kadar gitmedi. Açılan üniversitelere öğrenciler geldi; bu kadarı doğru. Sorup öğrenmek gerekir, esnafın yüzü ne kadar güldü? Kimse bu gençlere ceplerinde ne kadar harçlığı olduğunu sormadı. Aileler kısıtlı bütçeleriyle çocuklarını okullarda okutmak için akla karayı seçti.

Basına yansıyan haberlere göre gençlerimiz, eğitimlerini sürdürebilmek için bulabildikleri her işte çalışıyorlardı. Araştırma yapan oldu mu bilemiyorum, fakat gençlerimiz zorunlu harcamalarından bile kesinti yapmak zorundalar. Pahalı olarak kiraladıkları evlerde daha az harcama yapabilmenin yolları aranıyor. Öğrenci evleri zorunluluktan dolayı öğrenci yurtlarından daha kalabalık oldu. Onlar, kendilerine yetmeyen son kuruşları arkadaşlarıyla paylaştılar.

Bizler onları anlamak yerine onları dışlamayı tercih ettik.

Kimsenin ilgisini çekmediği için bazı gazetelerin ara sayfalarında, köşe yazarlarının satırları arasında yer alan bilgilere göre bazı meslek dallarında ülkemize yüz yıl yetecek kadar üniversite mezunu yetiştirmişiz. Yanılmış olmayı çok isterdim; bir milyona yakın üniversite mezunu gencimizin kendi mesleğinde iş bulabilmesi mümkün görünmüyor.

Diğer taraftan aynı meslek dallarında üniversitelerimiz öğrenci yetiştiriyor. Başka taraftan meslek kurslarında ülkemizde yetersiz olan teknik elemanlar yetiştiriliyor. Ben yorum yapmakta zorluk çekiyorum.

Öğrenci evleri, öğrenci sorunları, üniversiteler gibi bu sorunlardan doğrudan etkilen insanlara söz hakkı tanıyor muyuz? O gençleri ülkemizin güvenliğini sağlaması için askere alıyoruz. Onları bizlerin ülkemizin geleceği olarak görüyoruz.

Onlarla ilgili karar vermeye geldiğinde sadece bizler karar veriyoruz. Neyse fazla söze gerek yok. Çok yakında konuşacak başka şeyler buluruz!

Öğrenci evleri mi? Aklımızı peynir ekmekle yemedik; öğrenciye ev verilir mi? Yarın birileri çıkar “Bekara kız verilir mi?” derse şaşırmayalım.