Yüce Allah cc. Hz. Buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’a (varlığına, birliğine, eşi ve benzeri olmadığına), peygamberlerine, indirilen kitaba -Kur’an’a- ve daha önceki indirdiği kitaplara iman ediniz ve bu imana sebat ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkar ederse, o tam bir sapıktır, inançsızdır. İman edip, sonra inkar edenleri, sonra tekrar iman edip tekrar inkara düşüp, küfürlerini artıranları Allah asla bağışlamaz ve onları doğru yola iletmez.” Nisa suresi, 136-137. ayetler.

Müminlerin en kıymetli varlığı onu dünyada, özellikle de ebedi olan ahiret hayatında mutlu edecek olan Allah’a, resulüne (Hz. Muhammed’e) ve onun indirdiği kitaba imandır, inançtır, inancına sımsıkı sarılma ve onu korumaktır. Çünkü ulu Allah bu uçsuz bucaksız kainatı insanlar ve insanları da kendisine iman etsinler için yaratmış, bütün yaratılanları insanın emrine vermiştir. Bu nedenle, eğer bir insanda bu paha biçilmez iman cevheri yoksa, o kimsenin Allah katında hiçbir ama hiçbir değeri yoktur. İmanı olmayan kişi, bu uçsuz bucaksız kainata hükmetsin, bütün dünya onun olsa ve bütün bunları hayır yapsa, tasaddukat etse, imansızlığından dolayı, bu hayrın Allah katında bir sivrisineğin kanadı kadar değeri yoktur. İşte onun için iman, iman, ille de iman. Bu konuda işte ilahi ferman: “İnnellezine keferu. Yüce Allah’ın bunca nimetleri yiyip içip, onu inkar edenler var ya” “vematü vehüm küffarün” Eğer onlar inkarcı olarak ölür de huzuruma gelirlerse, “felen yukbelemin hadihimilül arap zeheben veleviftedabih” Onları dünyada yaptıkları hiçbir iyiliği, hayrı, hatta dünya dolusu altını hayra verseler dahi, imansızlıkları nedeni ile asla kabul edilmeyecektir. Çünkü onlar kafir, imansız, ölmüşlerdir. “Ülaike lehüm azabün elimün vemalehüm minnasıriyn” Onlara ahirette çok acı bir ebedi azap vardır. Onlara yardım edecek kimse de yoktur. Onların dünyadaki bütün emeklerinin ahirette onlara hiçbir faydası da yoktur. Ali İmran Suresi 91. ayet.

Amentüye iman bu kadar önemli olduğuna göre, iman nedir? İman bir insanın müminin ahiret pasaportu, Dünyadan ahirete geçiş ve ebedi olan cennete oturma izin belgesidir.

Peki nasıl elde edilir, neye inanacağız? Lütfen dikkatle dinleyin. “Allah’ın varlığına, onun birliğine, eşi ve benzerinin olmadığına, herşeyi yaratan, yaşatan, doyuran, besleyen, öldüren, dirilten, mahşerde iğneden ipliğe kadar herşeyin hesabını soracak, boynuzsuz koyunun boynuzlu koçtan hakkını alacak, hiç kimsenin hakkını kimsede bırakmayacak, mutlak adalet sahibi olan Kur’an’da bildirdiği bütün güzel isim ve sıfatlara malik, noksan sıfatlardan beri olan suçluların cezasını, suçsuzların mükafatını verecek olan Hz. Muhammed SAV.in peygamberliğini, Kur’an’ı tasdik eden her insan mümindir. Bu bildirilenlere inanmayan tümünü veya birini inkar eden ve onlardan en ufak bir şüphe eden ise kafir sayılır. İman ehli olmayanlar, ölüm kendilerine gelmeden yürekten olmak şartı ile her an iman edebilirler. Bu inanç kendi hür iradeleri ile ve temiz niyetle olmalıdır.

İmanın yüceliğini ve değerini şöyle bir örnekle dahi iyi açıklayabiliriz:

Şu anda dünyada yedi milyara yakın insan yaşıyor. Bir mümin bu insanların günahları kadar günah işlerse ulu Allah’ın sonsuz merhameti ve affı ile bu günahkar mümin tevbe eder, hakka yönelirse ve imanla ölebilirse bu mümin cehenneme girse bile cehennemde (ebedi) kalmaz, mutlaka ebedi olarak cennete girecektir. Bu ulu Allah’ın vaadidir.

Bir insan da inançsız ve imansız ise 7 milyar insanın işlediği bütün hayırları işlese, ama imanı olmasa bütün kainat onun olsa da hepsini insanlara hayır olarak verse, inançsız olduğu için yaptığı iyiliklerin ona hiçbir yararı olmayacaktır. İmansız ölenler ebedi cehennemde kalacaklardır. Allah korusun. İşte bunun içindir ki, bir mümin imanını korumak, ebedi cehennemden kurtulmak, ebedi cennete ve cemalüllaha kavuşmak için mutlaka imanla ahirete göçmek zorundadır. İmanın muhafazası da Allah’ın emirlerini yapmak, yasaklarından kaçmak, imanına sahip çıkmakla mümkün olacaktır.

Bir müslüman imanına zarar verecek her türlü kötülükten, şekten, şüpheden, haşa inkardan ve inkara sebep olacak söz ve davranışlardan zinhar uzak duracak, iman üzerine yapılacak şakaların bile insanı dininden imanından edeceği unutulmamalıdır. İman asla şüphe götürmez. Hür irade ile inanılmak ister. İmanın üzerinde oyun, şaka olmaz.

Hiçbir kimse bizlere yol göstermese bile insanlar aklını ve mantığını kullanarak Allah’ın varlığını ve birliğini bulabilir.

Tabiattaki ince yaratılış mühendisliği bunu gerektirir.

Kainatta görünen ve görünmeyen varlıklar vardır. Görünmedikleri halde var olanlara inanmak gayba imandır. Çünkü kainat ulu Allah’ın varlığını ve birliğini haykırıyor. Bunun için yüce Allah cc. Hazretleri “Ey akıl sahipleri düşünmez misiniz, akıl etmez misiniz, araştırıp gerçeği blup ona inanmaz mısınız?” gibi hitapları ile bizleri her konuda uyarmaktadır.

İnsan bedeninin ve ruhunun varlığına, onun işleyişine bakarak yine Allah’ı bulur ve bilir.

Tabiattaki incelikler, renkler, biçimler, şekiller, tatlar, kabiliyetlere bakarsak Allah’ın varlığını hemen anlarız.

Aynı su ile sulanan, aynı topraktan beslenen gıdaların sebze, meyve, ağaç ve otların renkleri, tatları hep aynı değildir. Birisi tatlı, birisi acıdır. Aynı çiçeğin suyunu emen arılardan eşek arısının emdiği su zehir, bal arısının emdiği su bal olur.

Yüzde 35 oranında suları tuzlu olan denizlerde eti tuzsuz, tuzlu suda tuzsuz olan balıklar yetişir. Bunun gibi daha binlerce, yüzbinlerce örnek Allah’ın varlığını kudret ve kuvvetini bize haykırmaktadır. Bunlar Allah’a imanın inkar edilemez belgeleridir.

Önümüzdeki kutsal Ramazan ayı imanımızı güçlendirmek için bize sunulan en büyük fırsattır. Bunu iyi bir hazırlıkla en coşkulu bir şekilde değerlendirmeliyiz. Nefsimizin süfli emellerine uyarak bu kutsal ayı zayi edersek Allah bir hakkı için kendimize en büyük kötülüğü yapmış oluruz. Bunu hiç unutmamalıyız. 40-50-60-70 senedir nefis ve şeytanın peşinden koşmuşsak, elimize ne geçti. Artık uyanalım. Ömür bitiyor. Günler geçiyor. Geriye dönüş yok. İleriyi değerlendirelim. Canımızı cehennemden kurtaralım.