ANA TEMA: DİN SAMİMİYETTİR

Her sene 13 Nisan-20 Nisan arasında yapılan Kutlu Doğum Haftası kutlamalarında bu sene Diyanet İşleri Başkanlığımızın seçtiği ana tema-ana konu: Din samimiyettir.
Mümin inancında ve amellerinde Allah’a ve Hz. Muhammed SAV.e karşı içten davranacaktır. Yani bunun dindeki adı ihlas ve samimiyettir. Bütün niyet ve amellerinde içten davranmaktır. İnandığı gibi yaşamaktır. Hani bir söz vardır, “İnandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanmaya başlarsın” Hud Suresinde yüce Allah R.SAV.in şahsında “Festekim kema ümirte”, “Emrolunduğun gibi doğru ol” buyuruyor. Yine Müddesir suresinde 37. ayetten 47. ayete kadar yüce Allah mahşerde olacak olayları hatırlatıyor. Cennet ehli ile cehennem ehlini konuşturuyor. Cennettekiler cehennemdekilere, “Siz dünyada çok akıllı, mevki ve mansıp sahibi, saygın, toplumda yeri olan insanlardınız. Sizleri cehenneme düşüren, buraya getiren nedir? Biz size imrenir, sizin gibi olmak isterdik” dediklerinde, cehennem ehli kusurlarını sayacaktır. Diyecekler ki, “Biz namaz kılmazdık. Biz zekat, sadaka, hayır yapmazdık. Dünyada sadece kendi nefsimiz ve zevki sefamız için yaşadık. Bütün kötü ve kötülüklerle beraber olduk ve sonunda öylesine azgınlaştık ki, ahireti de inkar ettik. Sonra Azrail geldi. Ömür bitti. Ama geri dönme şansını bize vermedi. Yani aslanın yakaladığı ceylanın canını aldığı gibi bizim canımızı aldı. Biz inancımızı kaybettik. Yaşadığımız gibi inanmaya başladık. Böylece bizim amelsizliğimiz bizi inançsızlığa sürükledi. Dini, diyaneti, ahireti inkar ediverdik ve sonunda bu korkunç cehenneme sürüklendik” diyeceklerdir.
Görüldüğü gibi, önce sağlam iman-inanç, sonra samimi amel gerekir. Samimiyetten (Allah rızasından) uzak olan ameller yok hükmündedir. Onun için (riyadan) gösterişten uzak, iyi niyetle yapılan ameller makbuldür. İmanın koruyucusu, muhafızıdırlar. Alimler imanı bir tepenin üzerinde her türlü rüzgara açık bir ışığa benzetirler. Güzel ameller onun fanusu, koruyucusudur. Eğer lambanın camı çerçevesi yoksa, lambanın ışığı en ufak bir üfleme ile söner. İşte iman da böyledir. Demek ki, amel yapmak esastır. İmanın korunması için amel (eylem) işinde içtenlikle, yürekten olması şarttır. Bu ulu Allah’a, Hz. Resulüllaha ve bütün insanlara, kainata karşı davranışlarımıza yansımalıdır. Yoksa bir değer taşımaz.
Allah’a karşı samimiyet, onun emir ve yasaklarına karşı dürüst davranmaktır. Hz. Muhammed SAV.e karşı ihlas onun sevgi ve sünnetine sarılır olmak, gösterdiği nurlu yolda yürümektir. İşte o zaman Allah’ın sonsuz rahmeti ve şanlı peygamberin engin şefaati bizi kucaklayacak, dünya ve ahirette bizleri mutlu ve kutlu edecektir. Din samimiyettir derken kastedilen husus budur.
Demek ki, din, ihlas ve samimiyetle yaşamaktır. İhlas, işi Allah rızası için yapmaktır. Gösterişten uzak, işi yerinde, zamanında, istenilen şekilde yapmak, işin hakkını vermektir.
Samimiyet, bir sürünün kalite değeridir. İşin standardına uygun imal edilmesidir.
İhlas, yürekten söylenen söz, saf ve temiz düşünen özdür. Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. Çünkü işe hile girer ama niyete hile giremez. Niyet düşüncedir. Düşünce fikir içten olursa, iş te sağlam olur.
İhlas, gösterişten uzak olan hareketin adıdır. İhlasın kaynağı, kalptir. Yürekten samimi söylenen söz ölü kalbi diriltir. Yani gafletten uyarır. Allah herkesin kalbine göre verir.
Amelin az olsun, uz olsun, devamlı olsun, içten olsun. İhlas narı (ateş) nur eder. İhlasın tersi, riyadır. Riya bala katılan zehirdir. Bir damla zehir yüz kilo balı zehirler. Gösteriş de öyledir. Amellerin sevabını yok eder.
Zümer suresi 2. ve 3. ayetlerinde:
“Ey habibim bu kitabı (Kur’an’ı) biz azimüşşan sana hak –katıksız doğruluk- olan, gerçek olan kitabı indirdik. Ey sevgili peygamber SAV. Rabbine yapacağın ibadetlerinde samimi ol. Zira, din tam bir samimiyettir. Beyyine suresi 5. ayetinde, dininizde samimi olup emredileni içtenlikle yapmanız için size kurallar içeren Kur’an’ı indirdik.
Dinde ve dünya hayatında samimi olma hususunda böylesi ayetler olduğu gibi birçok hadis-i şerifler de vardır. Mesela, “Allah sizin suretlerinize, şekil ve mallarınıza değil kalbinize ve işlerinize, amellerinize bakar”
“Helekel alimunu illel cahilun: Bilginler kurtuldu cahiller helak oldu. Helekel alimüne illel alimün: Alimler de helak oldu. İlmiyle amel eden alimler kurtuldu. Helekel amilüne illel muhsisün: Amel edenler de helak oldu. Ancak ihlaslı işten iş yapanlar kurtuldu. Hatta daha ilerisi var. Her yaptığını cennet ümidi cehennem korkusu için değil, sırf Allah için yapanlar, uçtu kazandı” deniliyor. Samimiyet böylesine yücelten bir sıfattır.
Şimdi İslam tarihinden dinde ve işinde samimiyetle yapılmış işlerden örnekler sunalım:
1-Hz. İbrahim AS. ve oğlu Hz. İsmail A.S. örneği Saffat Suresi 101-113. ayetlerinde anlatıan Hz. İbrahim’in Hz. İsmail’i (verdiği sözü yerine getirmek için) kurban etme olayı ve Hz. Allah’ın Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in gerçek iman ve ihlasları teslimiyetleri nedeni ile onlara bir koç kurbanın gönderilişi anlatılmaktadır. Yüzyıllar boyu dillere destan yüreklilik örneğidir. Ayetlerle sabittir.
2-Hz. Ömer zamanında gece denetiminde bir evde süte su katma olayı: Ana-kız süt satarak geçiniyorlar. Hz. Ömer bir gece o evin önünden geçerken evden bir ses duyuyor. Evin alt katında anası, kızına kızım kazandaki süte bir bakraç su kat diyor. Kızı, ana Ömer duyarsa ellerimizi keser deyince, kızım Ömer nerde görsün gecenin bu saatinde der. Kızı, anne Ömer görmezse Ömer’i ve bizi yaratan ulu Allah da mı görmüyor. Olmaz öyle şey diyerek anasına itiraz ediyor.
“Allah’a isyanda kulu -ebeyne bile- itaat yoktur.”
Bu olayı seyreden ve yanında oğulları Hz. Abdullah ve Asım bulunan Hz. Ömer, kızın dürüstlüğüne hayran olup ‘oğullarım bu dini bütün kızı sizden birinize isteyeceğim’ diyor. Hz. Abdullah ben istemem deyince, Hz. Asım’a o kızı Hz. Ömer alıyor ve bu hatundan Emevilerin Veli Halifesi Ömer B. Abdulaziz doğuyor. Takvalığı (adaleti dedesi Hz Ömer gibi dillere destan, hutbelerden ehlibeyte yapılan hakaretleri yasaklama cesaretini gösteren dağ gibi imana sahip bir ehlibeyt dostudur) Demek ki, helal lokmadan helal kan, helal kandan helal can, helal candan doğru iş ve davranış doğar.
3-Hz. Musa zamanında uzun süren bir kıtlık nedeniyle halkın hayvanatın haşeratın kırılıp döküldüğü bir zamanda üzüntüsünden merhametinden beldeyi terk ediyor. Dağa doğru çıkıyorken bir vadiye uğruyor. Dere bembeyaz ince kum. Çeşmenin başına oturur. Namaz kılar, dua eder. Yarabbi bu deredeki kumlar un olmalı. Ben de başında bekçi olup insanlara dağıtmalıyım diye ağlar. Bu halde iken oracıkta vefat eder. Ulu Allah Hz. Musa’ya vahyi gönderiyor. Git çeşme başında bir veli kulum öldü. Onu teşyi et, defnet buyuruyor. Hz. Musa tarif edilen yere varıyor. Orada veli kulu buluyor ve tanıyor. Şehre getiriyor, yıkıyor, kefenliyor. Namaz için cenaze musallaya konuyor. Gök ehli melekler cenaze namazı için yere iniyor. Hz. Musa yarabbi bu kulunu ben biliyorum. Ne amel işledi ki gök ehli yere indi diye iltica etti. Ne amel işledi acaba dedi. Cenab-ı Hak, ‘ya Musa, o kulum o derenin kumu un değil altın olsa idi hiçbirini bırakmadan dağıtacaktı. Niyyeti o idi. Biz de onu o derenin kumunu un gibi dağıtmış olarak onun defterine yazdık. O kulumu veli, sevgili yaptım’ buyurdu.
İşte dinde samimiyet budur. Şimdi dinde ihlas ve samimiyet budur. İslam tarihinde akıllara durgunluk verecek derecede samimiyet örnekleri vardır. Az sözden çok mana çıkarmalı. Dinin ihlas ve samimiyet olduğunu bilmeli. Onun nurlu yolundan yürümelidir. Yoksa yüzbin kere iyilik-iyilik diye bağırsan yapılan bir kuruşluk hayrın yerini tutmaz. Lafla peynir gemisi yürümez. Bu dünyada da, öbür dünyada da bizden kalbi selim, temiz kalp, halis niyet, güzel amel isterler.
SÜRECEK