Rahmetli dedemin köyüne her tatilde giderdik. Köydeki evde beslediği iki tane kurt köpeği vardı. Köpekler o kadar heybetliydi ki uzaktan görenler havlamasalar bile korkardı onlardan.

Birisi sarı, birisi beyazdı.

Ev çevresinde bahçede hep dedemi gözlerlerdi gözlerinin ucuyla

Dedemin de çok sevdiği, yanından ayırmadığı köpekler boğuşup dururlardı gün boyu.

O zamanki çocuk aklımla bir gün dedeme sormuştum; neden bir köpek beslemiyorsun dede, ikinci köpeğe ne ihtiyaç var? Sürekli ikisi boğuşup duruyorlar hangisi kazanıyor bu boğuşmayı, diye

Dedem gülümseyerek cevap vermişti;

Hangisi mi evlat?

Ben hangisini daha iyi beslersem o!

Şimdi anlıyorum ki, güç tek adamın yani dedemin elindeydi!

Bu yaşlarımda daha da iyi öğrendim, geçmiş tarihi okuyarak.

Muammer Kaddafi’ye, Hüsnü Mübarek'e, Adolf Hitler'e bakarak gücün tek bir kişide toplanmasının ne gibi sonuçlara yol açacağını…

Fransız ihtilalinden kırk yıl sonra bir Alman yazar der ki;

İhtilal satum gibidir, önce kendi evlatlarını yer.

Yine bizim köyde Topal Halil amcanın bir köpeği vardı. Önceleri konu- komşuya zarar verirdi.

Sonra öyle bir hal aldı ki Halil amca da yanına yanaşamaz oldu.

Halil amca evde yokken zincirini kırıp yoldan geçen herkese saldırmaya başladı. O sırada gelen Halil amcanın kolunu da ağzına alıp ısırmaya başlayınca oradan geçen bir genç köpeği öldürüp Halil amcayı kurtarmıştı.

Halil amca can havli ile bağırıyordu; bu itin zincirlerini kim çözdü?

Köpeği öldüren genç de bağırıyordu: Böyle azgın iti kim besledi?

KİM BESLEDİ?

Hayırdır inşallah!

Bu köpek anıları durup dururken nereden aklıma geldi şimdi?

Her gününüz güzel olsun.