Bir köyümüzde, yol bilmez iz bilmez köyden dışarı adım atmamış, köyün topraklı yolundan başka yerde yürümemiş Tombakların koca Hüseyin vardı.  Aldığı yoksul aylığı az olduğu için, komşularının yardımı ile geçinir, yakacağını da ormandan toplardı.

Gitmediği otoyolun vergisini,

Geçmediği köprülerin ücretini,

Uzaktan uçarken gördüğü uçakların konduğu havaalanların vergisini

Elektrik, su faturaları ile ödüyordu.

Ama yine de reise büyük bir aşk ile bağlıydı.

Hiçbir menfaati olmadığı için bu aşkı anlamakta herkes zorlanıyordu.

İstanbul’un Silivri ilçesinde yer alan Kavaklı’da 172 bin metrekarelik alanın Sancak ailesinin sahibi olduğu şirkete tahsis edildiğini duyduğumuzda ise şaşırmadık.

Çünkü Ethem Sancak; “…anam, babam sana feda olsun Erdoğan, aramızda Mevlana ile Şems’in arasındakine benzer bir aşk var” dememiş miydi?

Aşkın sebebini böylece anladık.

Hatta Sayın Kaftancıoğlu bu olaya , “Memleketin bütün toprağını ve varını gidip Ethem Sancak’a peşkeş çekersen, aranızda daha ne aşklar ne aşıklar doğar” sözleriyle tepki göstermişti.

AKP iktidarı döneminde kendi zenginlerini yarattı. O zenginler de ona biat etmekteler.

Ama insanlar da başaklara benzer, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.

Eğer bunun dolmasına birisi vesile olduysa onun karşısında eğilirler.

Ve GİZLİ AŞK da başlamış olur böylece…

Aysun Kayacı;  “Dağdaki çoban ile benim oyum bir mi?” demişti yıllar önce

Şimdi de ben soruyorum, Tombakların Koca Hüseyin ve Sancak’ın oyu ile benim oyum bir mi?

Her oy bir tüfeğe benzer, işlevselliği kullanıcının karakterine bağlıdır, demiş bir düşünür.

Her gününüz güzel olsun.