Benzeri konuyu 2020 yılında da yazdım.

Yazdım yazmasına da; yazılarımı okuduklarını bildiklerimi bile etkileyemedim.

Görüyor ve izliyorum; aynı duyarsızlık, aynı vurdumduymazlıkla sözüm ona kedileri besliyorlar(!), köpeklerini gezdiriyorlar.

… …

Konuya girmeden önce, peşin peşin söyleyeyim de yanlış anlaşılmayayım.

“Hayvan severlik konusunda”; benim diyen hayvan sever, su dökemez elime.

Çocukluk ve gençlik yıllarımda annemi; evlendiğim ilk günden bu yana da eşimi çıldırtma pahasına beslediğim hayvanları, tek tek şuraya yazsam, şaşar kalırsınız; (hem de) evimde…

Kedi, köpek, tavşan, maymun, sincap gibi oylumlu hayvanlardan tutun, kanatlı hayvan türlerine kadar (evde beslen(e)meyecek) nice hayvan türleri geldi geçti elimden ve de evimden…

Su hayvanlarının her türünü besledim.

Istakoz (kerevit) besledim, yengeç besledim.

Bukalemun besledim. Şahin besledim… Papağan besledim.... Keklik besledim… Saksağan besledim… (Daha muhabbet kuşlarını, kanarya ve sakaları saymıyorum…)

!!??..

Horoz besledim evimde, horoz…

Civcivken aldığım bir horozum vardı, bizimle birlikte oturur, televizyon izlerdi. Televizyonu kapattığımız zaman sinirlenir, kanat çırpmaya başlar; açtığımız zaman sakinleşir, izlemeye devam ederdi. Bir kutusu vardı, hiç çıkmazdı o kutudan.

Böylesine çılgın, böylesine deli bir hayvan severimdir.

Ancak son yıllarda (çok sık seyahat etme durumunda olduğumdan) şimdi oturduğum apartmanın bahçesine yaptığım havuzda balık besliyorum.

Neyse…

Konuyu, kedi, köpek besleyenlere; köpeklerini cadde, sokak ve parklarda gezdirirken, kakalarını oraya buraya yaptırtıp, o kakayı sorumsuzca orada bırakanlara getirmek için yaptım bu girişi

* * *

Hayvan severlik, insancıl bir duygudur.

Hayvan beslemek de herkesin en doğal hakkıdır.

Hakkı olmasına hakkıdır da; başkalarını rahatsız etmemek kaydıyla bu “hakkı kullanmak”, hakkıdır.

… …

Yukarıdaki resmi incelediniz mi?

O bir prenses.

İsveç Kraliyet Ailesine mensup.

Gördünüz işte; o prenses, elinde poşetle köpek gezdiriyor. Köpeği kakasını yaptığı zaman da o kakayı yerde bırakmıyor. Eğiliyor, elindeki poşetle o kakayı yerden alıp, çöpe atıyor.

Böyle bir şeydir işte uygar olmak.

Budur işte kültür.

Budur işte adamlık, beyefendilik, hanımefendilik…

… …

İzmirli de köpeğini, elinde poşetle gezdiriyor.

Eşimin ailesi İzmir-Göztepe’de oturuyor. Oturdukları evin önünde büyükçe bir park var.

İzliyorum; gün içinde, o parkta, onlarca köpek sahibi, hepsinin elinde birer poşet; köpeklerini gezdiriyor.

Köpek, kakasını yapar yapmaz ellerindeki poşetle kepçeleyip, o kakayı yerden alıp, çöpe atıyorlar.

İmreniyor insan.

“Bu nasıl bir kültür ki, İzmirlilerin tümünü sarıp sarmalamış” dedirtiyor insana.

İzmirlilerin tümünü sarıp sarmalayan bu kültür, kıskandırıyor insanı.

Niye benim yaşadığım kentin insanı, bu duyarlılığı göstermiyor diye de üzülüyor insan.

(Alanya’da) Evimin önündeki yeşil alandan geçip, denize gideceğim, köpek kakalarına basmamak için hoplaya, zıplaya bir hal oluyorum.

… …

Bir başka konuda sözüm ona kedi besleyenler.

Evde artan yemekler (kedi yer ya da yemez demeden) gelişi güzel sağa sola serpiliyor.

Kediler, o atıkların ya birazını yiyor ya da hiç yemiyor. O atıklar yerlerde sürünüyor, hoş olmayan bir görüntü sergiliyor.

O ki, o atığı yere döküyorsun, o zaman izleyecek; yenmeyen o atığı ve de sözde o yemek kabını ortada bırakmayacak, gelip temizleyeceksin.

Temizlemiyorsan, o atıkları gelişi güzel ortalığa saçmayacaksın.

Böyle bir ortama “sebebiyet verme özgürlüğümüz” olabilir mi?

Hakkımız var mı buna?

Lütfen enine boyuna düşünelim bu konuyu.