Allah bu millete, bu devlete bir daha böyle bir acı yaşatmasın.

Bu millete hizmet etmiş, ahirete göçmüş olan devlet ve millet büyüklerimizi rahmetle ve minnetle anarken, hayatta olanlara Ulu Allah’tan güç, kuvvet niyaz ediyoruz.

“Fitne uykudadır, onu uyandırana lanet olsun” (Hadis-i Şerif)

Düşmanlar ıslah olsun, değilse kahrolsun.

*

İslam itikadında kader, Yüce Allah’ın mahlûkatı (yaratıkları) hakkındaki takdir ve tayinine (belirlemesine), kaza ise o belirlenen hususun zamanı gelince takdire uygun olarak meydana gelmesine denir.

Halk arasında bir söz vardır; “Herkes kendi kaderini kendi yazar” derler. Bu sözde gerçeklik payı vardır, ama tamamen doğru değildir. İnsanda iradeyi cüziyye, yani kısmi irade vardır. Yapacağı işlere kendi karar verir, ama kendi kaderini kendi yazamaz. Öyle olsaydı, insan kaderini bilseydi, 25 yaşında şehit olacağını bilseydi, hiç çalışır çabalar mıydı? Yani yaşam mümkün olur muydu? Öyle ise “fegadernâ feniğmel kadirun” …Yüce Allah cc “Biz azimüşşan her şeyi bir kaderle takdir ettik”… Mürselat 23, Vakıa 60 ayetleri bunu ifade eder.

Kaderle ilgili iki çarpıcı örnek sunacağım ve esas konuya geçeceğim.

Birincisi, Bizans (Doğu Roma İmparatorluğu) ordusunda ömrünü askerlikle geçirmiş Ordu Komutanı General Yorgi, imparatorun emri ile 240 bin kişilik bir ordu ile İslam’ı yok etmek ve tüm Müslümanları Umman denizine dökmek üzere İstanbul’dan hareket eder. O zaman İslam devletinin halifesi Hz. Ömer’dir. Hz. Halit b. Velid komutasında, tahminen 35 bin kişilik bir ordu ile Şam cihetine hareket eder. İki ordu, o zaman dünyaca ünlü iki komutan, Suriye’nin Yermuk mevkiinde karşılaşırlar. (Ağustos 636)

Bu savaşta, ömrünü harp meydanlarında geçiren General Yorgi, İslam Ordusu Komutanı Halit b. Velid’le karşı karşıyadır. Harbin sonlarına doğru Hz. Halit’in delâleti ve kerameti ile Müslüman olur. Kendi ordusu ile çarpışır ve bir vakit namazı bile kılmadan şehit olur. Henüz Müslüman olup hemen şehit olduğu için şehitliği tartışılır. Ama, şehadeten namazı kılınır, yani yıkanmadan, kanlı elbiseleri ile defnedilir. İşte General Yorgi olayı, tam bir kader örneğidir.

Tabii ki İslam Ordusu Yermuk savaşını kazanır, ama 100 binden fazla Bizans askeri öldürülürken, 10 binden fazla (bazılarına göre 3 bin) şehit verilir. (Semerkant Dergisi, Mevlâna Hz.lerinin Mesnevisi ve İslam Tarihinden alınmıştır.)

İkinci Örnek: Ammar b. Yasir’in şehadeti olayıdır.

Ammar B. Yasir R.A. ilk Müslümanlardan ve Sahabeyi Kiram’ın büyüklerindendir. 93 senelik ömrünü harp meydanlarında geçirmiş ve Hz. Ali R.A. ile Muaviye arasında cereyan eden Sıffin kanlı savaşında Muaviye askerleri tarafından şehit edilmiştir. Neden? Çünkü olayı R.S. A.V. haber vermiştir.

R.S. A.V. bir gün Ammar b. Yasir Hz.lerinin yüzüne şefkatle, merhametle ve sevgi ile bakmış ve “Ya Ammar, sana müjdeler olsun. Müjdeler olsun ya Ammar, seni devlete isyan etmiş (bâğî) azgın bir topluluk şehit edecektir” demiş. Gerçekten de Hz.Ali R.A.’nın hilafetine –halkın seçtiği yönetimine- isyan eden Şam Valisi Muaviye b. Ebusüfyan, Sıffin mevkiinde Hz.Ali ile çetin bir savaşa tutuşmuş, Ammar b. Yasir R.A. da R.S.A.V.’lemin verdiği müjdeye sevinerek ulaşıp, gülerek 93 yaşında şehadet şerbetini içmiştir. (M.S.657- Hadis Ansiklopedisi)

Çorum’umuzun gurur abidesi -bütün aziz şehitlerimizle beraber- Erol Olçok ve yavrusu Abdullah Tayyip Olçok’un, demokrasi ve milli irade şehidimizin kaderleri Ammar b. Yasir Hz.’lerinin kaderi ile birleşiyor.

Bu gibi değerli kişiler, isimsiz kahramanlar her devirde bulunur. Çünkü deniz susuz olmaz, derler. Ammar b. Yasir Hz.’leri de devlete ihanet etmiş, seçilmiş bir Halife-Devlet Reisi’ne isyan etmiş bir grup tarafından şehit edilmiş…249 vatan evladı da demokrasi ve vatanın birliği için canlarını feda etmiş…Erol Olçok kardeşimiz de ihanet çetelerinin kurşunları ile şehit edilmiştir.

Bu vesile ile şunu vurgulamamız şarttır: “Bütün şehitler azizdir. Cennet kuşlarıdırlar. Hiç birisinin diğerinden bir ayrıcalığı yoktur. Din-devlet-vatan-millet-namus ve şerefleri uğruna can verenlerin hepsi aynı şerefe haiz şehitlerimizdir.