Londra’daki caminin yeni imamı, şehre gitmek için hep aynı otobüse biner; evinin bulunduğu yere de fazla sayıda sefer olmadığı için, çoğu kez hep aynı otobüse denk gelirmiş.
Günlerden bir gün, otobüsün biletçisi, para üstü verirken, 20 Peni fazla vermiş İmama. (Peni, Sterlinin %1’idir, yani bizim kuruşumuz gibi.)
İmam, yerine oturup, sayınca fark etmiş yanlışlığı.
Tam “Geri versem mi bu 20 Peni’yi…” diye düşünürken, içinden gelen diğer ses, o sesi bastırmış.
“Len, esamisi okunmaz bu meblağın…” diyormuş, içinden gelen o ses; “Biletçinin bile umurunda değildir. Koskoca otobüs şirketi için 20 Peni ne ifade eder ki? Allah’tan gelen bir hediye olarak kabul et, bu rakamı …”
… …
İneceği durağa gelince, aldığı fazlalığı iade etmeme kararlılığı ile yerinden kalkıp kapıya yönelmiş.
Tam inecekken, aniden karar değiştirip, biletçiye dönmüş; “Pardon” demiş, “Paranın üstünü fazla vermişsiniz”…
Bunun üzerine biletçi gülümsemiş ve demiş ki;
“Siz camiinin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır, İslam’ı öğrenmek için sizi caminizde ziyaret etmek istiyordum. Tepkinizi görmek için, bilerek fazla para verdim size…”
… …
İmam, bacaklarının varlığını hissedemez bir halde otobüsten inmiş, bir direğe tutunup, kendine gelmeye çalışmış.
Gözlerinden yaşlar dökülürken, mırıldanmış; “Affet beni Allah’ım, affet; az daha 20 Peniye satıyordum İslam’ı…”

* * *
Bir okurum, “Lütfen, köşende yer ver…” ricasıyla göndermiş bu öykücüğü.
Altına da not düşmüş.
(…)
“…Şimdi, İslam adına, İslam bayrağıyla, İslam referansıyla siyaset yapanlar; haram paraları ayakkabı kutularında saklıyor. Rüşveti, çikolata kutuları, elbise torbaları içinde kabul ediyorlar…
Allah Allah diye diye topladıkları bu haram bu paralara, suçüstü yapılmasını önlemek için; bu paraları, sabaha kadar sağa sola dağıtıyorlar yine de tüketemiyorlar, ellerinde 30 milyon Avro daha kalıyor.
Ve bu zatlar çıkıyor, ‘Kumpas bunlar’ diyor, ‘Vallaha da billaha da kumpas…’
‘…Evdeki kasalar taşıma, ses kayıtları da montaj… Seslerimizi bölüp parçalayıp, heceleri birleştirmiş, kurgulamışlar…’
(…)
Ardından da ‘kumpas’ kavramına ‘inandırıcılık’ kazandırmak ve kendilerine zemin yaratmak için daha düne kadar birlikte kumpas kurdukları kişi ve kurumların adlarını veriyorlar.
‘Bunlar’ diyorlar; ‘Bunlar, TSK’ya da, Fenerbahçe’ye de, KCK’ya da, falana, filana da… kumpas kurdu… Oyacağız, bunları, inlerine gireceğiz bunların, inlerine…’
… …
Yıkılıyor ortalık alkıştan.
İnliyor arş-u âlâ “var ol, nur ol!” seslerinden…
Ülkenin yüzde ellisi ver ediyor alkışı!
Ver ediyor coşkuyu!
‘Çalsın, çırpsın…’ diyorlar; ‘Namaz kılıyorlar ya…’
* * *
Her alkış, İslamiyet’in dinamiklerini yerinden oynatıyor..
Ver edilen her coşku, tek tek düşürüyor Devletin ve İslamiyet’in çivilerini…
Dünya büyük bir şaşkınlıkla bizi izliyor; ‘nasıl bu denli saftirik olabildiğimizin’ bilimsel araştırmaları yapılıyor laboratuarlarda.
Ve…
Ve gülüyorlar bize…”