Bilindiği üzere muhtelif nedenlerle işten çıkarılan işçiler açmış
oldukları davalarda çoğunlukla tazminat almaya hak kazanmaktadırlar. İş Kanun hükümlerine
istinaden işveren aleyhine verilen işe başlatmama tazminatlarının vergisel
boyutu geçmişte tartışma konusu olmuş, Maliye Bakanlığı muhtelif görüşlerinde
bu tazminatların ücretin bir unsuru sayılarak vergiye tabi tutulması
gerektiğini belirtmiştir. Ancak konuya ilişkin olarak Danıştay, işe başlatmama
tazminatlarının ücret olmayıp mahiyeti itibariyle bir tazminat ödemesi olduğu,
bu itibarla da vergiye tabi bulunmadığı yönünde kararlar vermiştir.
Nihayetinde
5904 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklik ile işe
başlatmama tazminatı Gelir Vergisi'nden müstesna kılınmıştır.
Gelir Vergisi
Kanunu’nun konuya ilişkin 25. madde hükmü aşağıdaki gibidir:
“Aşağıda yazılı tazminat ve yardımlar Gelir Vergisi'nden
müstesnadır:
1. Ölüm, sakatlık, hastalık (5904 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle değişen ibare. Yürürlük;
03.07.2009)ve işsizlik sebepleriyle (işe başlatmama tazminatı dahil)verilen
tazminat ve yapılan yardımlar;
…………….”
Gelir Vergisi Kanunu’na 5904 sayılı Kanunla eklenen geçici 77. madde
hükmü ise yasanın yürürlüğe girmesinden önce anılan ödemeler üzerinden kesilmiş
bulunan vergilerin akıbetini düzenlemiştir. Kanun’un geçici 77. madde hükmüne
göre;
"…
4857 sayılı İş Kanununun 21 inci maddesi uyarınca işverenlerce işçiye
ödenen işe başlatmama tazminatları,
damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz. Anılan dönemlere
ilişkin işe başlatmama tazminatı gelir vergisi tevkifatına tabi tutulan
mükelleflerin; tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları ve dava açmamaları,
açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu’nun düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarınca tahsil edilen gelir
vergisinin red ve iade işlemleri yapılır...”
Anılan hükümler 3/7/2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
İstisna kapsamındaki tutar, iş sözleşmesi feshinin geçersizliğine karar
veren mahkeme veya özel hakemin kararında belirlediği işçinin işe
başlatılmaması nedeniyle ödenecek tazminat miktarı ile sınırlıdır.
İş davalarında genellikle işçiye iki tür ödeme yapılmaktadır. Bunlar:
1. İşverenin işçiye işe başlatmama tazminatı olarak 4 ila 8 ay arasında
ödenen tazminat
2. Çalıştırılmadığı süre için en çok 4 aylık ücret ve diğer hakları
Yukarıda yer verilen Yasa hükmü uyarınca, işverenin işçiye işe
başlatmama tazminatı olarak ödediği 4 ila 8 ay arasındaki tazminat üzerinden
gelir vergisi kesintisi yapılmayacak yalnızca damga vergisi hesaplanacaktır.
İşçinin çalıştırılmadığı süre için ödenen 4 aylık ücret ve diğer haklar
ise ücret olarak gelir vergisine tabi tutulacaktır.
Öte yandan Gelir Vergisi Kanunu’nun 40/3. maddesine göre “işle ilgili
olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen
zarar, ziyan ve tazminatlar” safi kazancın tespitinde indirim olarak kabul
edilmektedir.
Anılan hüküm uyarınca yukarıda bahsolunan ödemelerin tamamı işverenlerce
yasal gider olarak dikkate alınabilmektedir.
Öte yandan Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nce verilen 20.01.2012 tarih, Esas
No: 2011/18310, Karar No: 2012/313 sayılı Karar’da “işe iade başvurusu samimi
olmayan işçi, işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süreye ilişkin ücrete hak
kazanamaz” yönünde hüküm tesis edilmiştir. Anılan Kararın özeti aşağıdaki
gibidir:
“4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesinin
5. fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren
10 iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır.
Aksi halde işverence yapılan fesih, geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur.
4857 sayılı İş Kanunu’nda işçinin şahsen
başvurması gerektiğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. İşçi, işe başlatılma
konusundaki iradesini bizzat işverene iletebileceği gibi, vekili ya da üyesi
olduğu sendika aracılığı ile de ulaştırabilecektir. Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu’nun Dairemizce de benimsenen görüşü bu yöndedir (Yrg. HGK, 17.06.2009
gün ve E. 2009/9-232, K. 2009/278).
İşveren işe iade için başvuran işçiyi 1 ay
içinde işe başlatmak zorundadır. Aksi halde en az 4, en çok 8 aylık ücret
tutarında belirlenen iş güvencesi tazminatı ile boşta geçen süreye ait en çok 4
aya kadar ücret ve diğer hakları ödenmelidir.
İşçinin işe iade yönündeki başvurusu
samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade
davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe
iade başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönünde
başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde,
işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir
anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir. Bu durumda
işverence yapılan fesih, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21/5. maddesine göre geçerli
bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında
karara bağlanan işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret ve
diğer hakların talebi mümkün olmaz. Ancak, geçerli sayılan feshe bağlı olarak
işçiye ihbar ve koşulları oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmelidir…”