Toplumun birliği, beraberliği, kardeşliği, özellikle de toplumsal barışın temeli hoşgörüdür.

Bu yazı dizimizde, toplumda hoşgörü kültürünün tabana yayılması için müspet-pozitif ilmin ve bilginin ışığında, Hz. Muhammed SAV.in örnek hayatından kesitler sunarak bir araştırma ve inceleme eseri ortaya koymaya çalışacağım. Bu yazı dizisinin amacı toplumsal hoşgörü kültürüne hizmettir.

Yazıya başlamadan önce bir hususun altını çizmek istiyorum. O da şudur:

Çorum Haber Gazetesi’nde yıllardır yazı yazan birisi olarak şu gerçeği vurgulamak istiyorum. Çorum Haber ilkeli, dürüst, objektif, yapıcı bir habercilik anlayışı içerisinde; Çorum’un toplumsal barışını, Çorum’un maddi ve manevi kalkınmasını, Çorum halkının birliğini, beraberliğini, kardeşliğini yüceltmeyi amaçlayan bir yayın organıdır. Bunun için de bu anlatılanların mayası olan hoşgörü kültürünün topluma hâkim olmasına son derece de önem vermektedir.

Naçizane benim de bütün yazılarımda özellikle de gözönünde bulundurduğum bu husustur. Bu yazı dizimizin amacı da halkımızın hoşgörü anlayışına katkıda bulunmaktır. Bu vesile ile yeri gelmişken meslekte 50. yılını, gazetenin de 35. kuruluş yılını idrak eden duayen, üstat gazeteci, gazetenin Şirket Genel Müdürü ve Başyazarı Sayın Mehmet Yolyapar başta olmak üzere, tüm çalışanları candan kutlarken, gazetenin sahiplerini, ortaklarını, abonelerini, reklamları ile maddi, tebrikleri ile manevi destekleri olan tüm okurlarını, yazar ve çizerlerini yürekten kutlar, hizmetlerinin devamını dilerim. Nice uzun yıllara ulaşmak nasip olsun, hak ettiği yere gelsin temennilerimi sunuyorum.

Herşey Çorum için diyor ve bu konudaki hizmete karınca kararınca çorbada tuzum olsun diyerek esas konuyu arzediyorum.

*

Hoşgörü: Kelime olarak hoş ve görü, Farsça ve Türkçe iki kelimenin birleşmesinden oluşmuştur. Sınırları içerisinde herşeyi anlayışla karşılamak, eski dilde müsamahakâr, Fransızca’dan dilimize tolerans olarak geçmiştir. İngilizce ve Almanca’da da yaklaşık aynı kelime ile ifade edilmektedir.

Yüksek kültüre sahip insanların anlayışlı davranışları, söz ve yazılı anlatımları olarak da tanımlanabilir.

Özellikle de ferdi-kişisel, ailevi ve toplumsal huzurun temininde birlik ve beraberliğin sağlanmasında, kardeşlik hukukunun oluşmasında hoşgörü insanlar için olmazsa olmaz bir erdemdir. Hoşgörü kültürü bir medeniyet ölçüsü ve göstergesidir. Aksi ise bilgi noksanlığı, hamlık alametidir. Kamil, olgun kişiler daha hoşgörülüdürler.

Toplumun huzurunun, mutluluğunun temelinde hoşgörü kültürü yatmaktadır. Bir toplumda beraber yaşayan ve yaşamak zorunda olan insanların dini inancı, etnik yapıları, kökenleri, mezhepsel ve tarikat olarak farklılıkları, ayırımcılık unsuru gibi görülürse o toplumda huzur olmaz, kargaşa, ayırımcılık olur. Özellikle de siyasal anlayışlar düşmanlığa dönüşür. Halbuki bu farklılıklar; halıya güzellik veren ayrı renk ve desenler olarak görülse o zaman o beldede farklılıklar toplumun süsü gibi olurlar. Orada kargaşa olmaz, huzur olur. Bu durumu binbir renkli çiçeklerden oluşan bir bahçe gibi görebilsek toplum güllük gülistanlık olur. Bu ise o toplumu oluşturan farklı farklı düşünce yapılarını güzellik olarak algılamalarına bağlıdır.

Sonra bu husus ayrıca ilahi bir takdirdir. Hiç kimse anasını, babasını, kökenini, rengini doğuştan dilini seçme özgürlüğüne sahip değildir. Bir köpeğe adi köpek demek günahtır. Çünkü o da Allah’ın bir eseridir. Eskiler ‘sıra sende dersen değirmende kavga olmaz’ derlerdi. Hoşgörünün esası da kendi nefsimizi hep geride, ikinci planda tutmaktır. İlk bakışta bu, zarar gibi görünürse de ileride bunun güzelliği ortaya çıkar. Çünkü bu bir erdemdir, fazilettir, olgunluktur.

Toplumun bütün ayrıcalık ve farklılıklarına bu anlayışla yaklaşılırsa problemler çok daha kolay çözülür. Sorunlar azalır. Onun için hoşgörü kültürünün toplumun bütün fertleri tarafından özümsenmesi gerekir. Toplumda huzur isteyenler hoşgörülü olmak zorundadır.

*

Araştırma ve inceleme eseri olan bu yazı mutlaka sonuna kadar okunursa, çok daha faydalı olacaktır. Farklı düşünce sahiplerine karşı olan olumsuz davranışlarımız, müspet yönde değişecektir.

Bizim bu konuda takip edeceğimiz yol, sosyoloji ilminin gerçekleri ve yüce dinimiz ve sevgili peygamberimizin öğütleri ve yaşantıları ile hoşgörü örnekleri bizim rehberimiz olacaktır. Bu bakımdan en gerçek söz Kur’an, en asil davranışlar R.SAV.in örnek davranışlarıdır.

Dinimizin hoşgörü hususundaki özelliklerini ve güzelliklerini iyi anlayabilmek için önce İslam’ın insana bakışını bilmek ve onu iyi anlamak, insanı sırf insan olduğu için Allah’ın insana verdiği değeri bilmek gerekir. Ulu Allah insana nasıl önem veriyorsa, insanlar da birbirlerine öyle önemvermelerinin gereğini anlamış olurlar.

Çünkü insan kâinatta Allah’ın en büyük eseridir.

İnsan vücudunun bütün inceliklerini ve insan ruhunun yüceliğini inceleyen bilim adamları bu hususta müttefiktirler. İslam ve insan; yüce Allah’ın en şerefli varlığı insandır. Yüce Allah bütün güzellikleri ve özellikleri en ince sanat anlayışı ile insanı yaratmıştır. Bütün kâinat insan için yaratılmış ve insanın emrine verilmiştir. Peki, insan ne için yaratılmıştır? İnsan da ulu yaratanını tanısın, dünya ve ebedi olan ahiret mutluluğunu kazansın diye yaratılmıştır.

İsra Suresi 70. ayet:

Biz insanoğlunu gerçekten şan ve şeref sahibi olarak yarattık. Onları kara ve denizdeki rızıklarla rızıklandırdık. Yine onları yarattıklarımızın bir çoğundan da üstün kıldık ve yine buradaki üstünlük insanın akıl, fikir, mantık ve kabiliyetleri ile fiziksel özellikleridir. Bu nitelikleri ile 5 yaşındaki bir çocuk 5 ton ağırlığındaki bir fili bir yular ipi ile çekip peşinden götürebilmektedir. Bunca nimetleri insanlara verdim. Bunun (karşılığında) sonucu insanları ve cinleri sırf beni bilsinler, tanısınlar ve bana ibadet etsinler diye yarattım. Bütün canlıların rızıklarını da ben yarattım. (Zariat Suresi 55-56. ayetler, sh.522) buyurulmuştur.

Böylece insanın yüceliğini yüce Allah bildirmiş olmaktadır. Ulu Allah insana ve onun mutluluğuna böylece değer verirken insanların birbirlerini anlamada en önemli etken, ortak paydaları hoşgörü olmalıdır. Çünkü; insanoğlunun etnik kökeni, dili, ırkı, rengi, bedeni, yapısı ve diğer farklılıkları ulu Allah’ın kudretinin, varlığının bir doğal sonucu olduğunu yüce Allah yine Rum Suresinin 20-24. ayetlerinde geniş olarak anlatmakta ve bizleri farklılıklarımız nedeni ile bunları bahane ederek ayrılıklara, düşmanlıklara düşmememiz gerektiği noktasında önemle uyarmaktadır.

(SÜRECEK)