Dünkü yazımızda, “Bunca hırsızlıklara, bunca yolsuzluklara, bunca karanlık ilişkilere, bunca doğa katliamlarına bulaşmış bir siyasi parti, hâlâ iktidarda kalabilecek oyu alabiliyorsa; bunun en büyük suçlusu beceriksiz ve basiretsiz muhalefet partileridir…” dedik; “kalemine sağlık…” diyenlerin yanında, “vay sen misin!” diyenler de çıktı.
Diyecekler elbet…
Yine söylüyorum; burası, kendini Ortadoğu bataklığından kurtaramamış bir ülke…
Her şey, herkesin gözünün önünde oluyor.
Giderek Araplaşıyor, Araplaştırılıyoruz.
Görmek isteyen göz görüyor; beynini azıcık kullanan beyin sahibi, her bir şeyin farkına varıyor da; “da” işte…
Birilerinin, görmek, aymak, farkında olmak işine gelmiyor.
Niye?
Bütün sorun beyinde; her şey beyinde başlayıp, beyinde bitiyor çünkü…
Beyin devre dışı bırakılınca; tablo bu oluyor.
* * *
Kişisel Gelişim Uzmanı ve Yazar Mümin Sekman, yazımla aynı başlığı taşıyan yazısında konuya bilimsel açıdan yaklaşmış.
Diyor ki Sayın Sekman…
“… Az gelişmiş toplumlarda, "İLKEL BEYİNLİ" (R-Kompleksli) baskın karakterler, gelişmiş toplumların baskın karakterlerinden çok daha etkin olur.
(...).
Bu tür toplumlarda, ''kitlesel akıl tutulmalarına" çok daha sık rastlanır.
* * *
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyadaki birçok sosyal bilimcinin beynini hep şu tür sorular kemirmiştir.
* Kant, Hegel, Schopenhauer gibi büyük filozofları, Goethe gibi büyük yazarları, Wagner gibi büyük bestecileri çıkarmış bir Alman ulusu, nasıl olur da Hitler gibi bir delinin peşinden gidip, milyonların ölmesine neden olmuştur?
* Hitler, mühendis kafalı olmalarıyla ünlü Almanlara ne yapmıştır da, Alman ulusunu bu denli etkisi altına almıştır?
* Mantıklı insanların mantıksızlaşmaya başlamasına neden olan unsur nedir?
… …
Uzun süren araştırmalar sonucunda, bu sorulara şu tür teşhisler konmuştur.
"R-Kompleks" yani ilkel beyin, Almanların beyninde baskın hale getirilmiştir!
Peki nedir bunun yolu?
Sosyal psikoloji araştırmalarına göre, bir insan beyini, "R-Kompleks" seviyesine indirgemenin en iyi yollarından biri; onu, sürekli denetim altında tutabilecek ve sürekli güdülenebilecek bir gruba dahil etmektir.
Bu kumpasın sonucunda görülmüştür ki; kişi ya da kişiler, sıkı ve özdenetimli bir grup içinde tutulursa; mantığını kullanmaktan vazgeçip, sürü moduna girebiliyor.
Yine bu amaçla kullanılan ikinci bir yol da kitleleri, “korku kültüründe” yaşatmaktır.
??!!...
Dudak bükmeyin hemen; örneğin bir banka şubesinde havaya bir el ateş ederseniz, eğitim seviyeleri ne olursa olsun, oradaki herkesin beynini bir saniyede sürüngen seviyesine indirirsiniz.
Korkuya dayalı politik propaganda da bu mantık devreye sokulmaktadır.
Bu tür siyasi stratejilerde "3D" çok önemlidir.
Nedir o 3 D?
1.DÜŞMAN GÖSTER…
2. DAYANIŞMA DUYGUSUNU KIŞKIRT…
3. DÜŞÜNDÜRME …
Yani?
Yani, sürekli sorun, sürekli çatışma çıkar ki, taraftarların düşünemesinler!
İnsanların mantığına değil, içgüdülerine hitap et ki, abandone olsunlar.
… …
Burada, bilim adamlarının kafasını kurcalayan bir başka bilinmeyen de şuydu; ”kitleler bu tip liderlerde ne buluyorlardı?”
Onu da şöyle açıkladı araştırmacılar.
Bu aşamada aranan şey “özdeşlik kurma psikolojisiydi”.
Kendi hayatında yenik, ezik, kompleksli kişiler; gücü ve otoriteyi temsil eden liderler üzerinden, kendilerini ezen kocalarından, patronlarından, üst sınıftan intikam alıyorlardı.
İlkel beyine hitap eden liderlerin en büyük sırrı, kendisini bir intikam aracı olarak sunmalarıydı.
Kendini ezilmiş, horlanmış hissedenleri, deyim yerindeyse “rol yaparak” kazanıyorlar; kimliklerini yaratılan o hayali düşmana göre konumlandırıyorlardı.
Mesajları hep şöyleydi:
“Ben de senin gibiyim ama senin olmadığın bir yerdeyim, bana güç ver, nefret ettiğin herkesin canına okuyayım!”
* * *
Burada bir şeyi daha açıkça koyalım.
Bu tip liderler, bu tür ortamlarda, bu tür kişileri kullanarak kolaylıkla iktidara gelebilirken, gidişlerinde büyük bedel öder ve ödetirler. Çünkü hakim durumlarını kötüye kullanıp, kendilerini tek seçenek olmaya zorlarlar.
Bu tip liderler, toplumlar için bir zeka testidir.
Başka söze gerek var mı?