Oldum olası özel bir ilgim ve hayranlığım vardır; sanata, sanatçıya ve de sanat çevrelerine…

Yaratıcı insanlardır onlar.

Uygar, bölüşümcü ve paylaşımcıdırlar.

Güzel yüreklidirler;

Yüreklerinin güzelliğini yapıtlarına; yapıtların güzelliği yüzlerine yansır.

Hiçbir kötülük gelmez onlardan.

Adamdırlar. Adam gibi adam.

… …

Hemşerimiz Mustafa Oktay Hocam da bu nitelikleri taşıyan sanatçılardan.

Hocam diyorum; çünkü gerçek anlamda da hocam oldu kendisi.

Yakın dostlarımla birlikte, kendisinden “heykel” kursları alıyoruz.

Kurs dışında arkadaş, dost; kurs içinde tepeden tırnağa öğretmen. Ciddi ve de sert.

Bir o kadar da sosyal bir insan.

Alanya’ya geleli altı ay oldu ya da olmadı ama çok uzun süredir buradaymış gibi çevre edindi.

Dün Alanya Kültür Merkezinde sergisi vardı.

Oldukça ilgi gördü.

Gelen konuklar, “Alanya, Alanya olalı böyle kalabalık bir sergi açılışı görmedi…” dediler.

* * *

Yakından tanıyan biliyordur mutlaka.

Mustafa Hocam, tam bir çevreci.

Heykellerini hurda motosiklet parçalarından ve hurdalıklarda bulduğu demirlerden, teneke parçalarından yapıyor.

Ziyaretçilerin bazıları, o güzel eserlerin atık malzemelerden yapıldığına inanamadı.

Kimi elleriyle yokladı eserleri, kimi birbirleriyle bakışıp, karşındakine düşüncesini algılamak istedi.

Sözün özü; son derece başarılı bir sergi oldu.

Tüm ziyaretçileri, kendisine hayran bıraktı.

Gururum oldu.

Aldığı her övgü, benim de övgüm oldu.

Gurbette yaşamak böyle bir şey işte.

Sergi boyunca gördüğü ilgi, gözyaşım oldu.

Sergi sonrası “Gel dedim, iki kez sarılacağım sana… İlki, sanatsal başarın için. İkinci sarılışım da toprağımın çocuğu olduğun için…”

Sarıldık…

Sarıldık ve karşılıklı duygu sağanağı yaşadık.