Öyle garip sözcükleri, öylesine yerli yersiz, öyle aptalca kullanır olduk ki; farkında olmadan hem dilimizi, hem kendi düzeyimizi düşürüyoruz.

Tek bir sözcükle yanıt vererek ya da tümceleri sözcüklere indirgeyerek, aynı sözcüğü peş peşe yineleyerek cehaletini örtebileceğini sanan bir nesil türedi.

Örneğin “HAYIRLISI” sözcüğü…

“HAYIRLISI” sözcüğü de aynı şekilde, aynı anlayışla kullanılır oldu.

Bakın dinsel kökenli bu sözcük, nerelerde, nasıl kullanılıyor.

- Ay’a gidiyormuşuz!

-Hayırlısı…

- Erdoğan, ‘Astronot yerine Türkçe bir karşılık bulalım’ demiş.

-Hakkımızda hayırlısı…

- Bahçeli de ‘Astronot yerine Cacabey diyelim’ demiş.

-Her şeyin hayırlısı…

- Vatandaş da Astronot karşılığı olarak AÇIZBEY sözcüğünü önermiş.

-Hayırlısı neyse o olsun.

-GP Genel Başkan Yardımcı Yusuf Ziya Özcan, “Desenize, Ay’a da saray yapacağız!” demiş.

-Hayırlısı be gülüm, hayırlısı…

* * *

Türedi neslin çok sık kullandığı bir de “AYNEN”i var.

- Denetimsiz nüfus artışı, sorundur.

-Aynen…

- Sorumsuzca üreme, gelecek kuşakların haklarını gasp etmektir.

-Aynen…

-Gelişmiş ülkelerde, paşa gönlüne göre üreyemezsin…

Aynen…

- Erdoğan, sanki mevcut nüfusun hakkından gelmiş gibi ‘beş çocuk’ deyip duruyor.

-He valla aynen…

* * *

Bitti mi?

Hayır!

Rayından çıkartılan bir de “SIKINTI” sözcüğü var. Türedi nesil onu da şöyle kullanıyor.

- Bülent Arınç, "Kadın iffetli olacak. Mahremin, namahremin ne olduğunu bilecek; herkesin içerisinde kahkaha atmayacak…” demiş.

-Sıkıntı yok, desin…

-Bülent Arınç, “Sistemi değiştireceğiz diye geldik, biz değiştik…” demiş.

-Sıkıntı yok, hallederler.

-Bülent Arınç, “Mücahitler, önce müşahit, sonra müteahhit oldu bu devirde…” demiş.

-Sıkıntı olmaz, çözerler…

-Bülent Arınç, “Fetö’yle görüşmeyen mi var; hep görüştük” demiş.

-Sıkıntı değil, demişse demiştir…

-Bülent Arınç, “Melih Gökçek, Ankara’yı, parsel parsel sattı” demiş

-Sıkıntı değil, desin varsın…

* * *

Tekrar eden takıları nedeniyle dil bilgisi kurallarına uymayan ve ses açısından "takırtıya" dönüşen bir de "TABİ Kİ DE" sözcüğü var.

-Cuma namazını Emevi Cami’sinde kılabilirmişiz!

-Tabi ki de…

-Komşularla sıfır sorun yaşıyomuşuz!

-Tabi ki de…

-Almanya, bizi kıskanıyormuş.

-Tabi ki de…

-Bizi kıskanan ülkeler arasına Fransa da katılmış..

-Tabi ki de…

* * *

Türedi nesil içinde, biraz daha yorulup(!) bir iki sözcüğü yan yana getirip, yineleyerek kullananlar da var.

Örneğin, “YAPACAK BİR ŞEY YOK!” tümcesi gibi…

-Madende 301 kişi ölmüş.

-Yapacak bir şey yok…

-Büyük ülkeler, nükleeri yasaklıyor, biz yapıyoruz…

-Yapacak bir şey yok…

-Bir gün aklın başına gelince, yapacak çok şey olduğunu anlarsın.

-Yapacak bir şey yok be gözüm…

* * *

Düşünerek bir şeyi değiştiremeyeceğine inanan insanların sıklıkla kullandığı bir deyiş(!) de “BENCE DE ÖYLE!” yanıtı.

-‘Dolar yükselir’ diyorlar.

-Valla bence de öyle…

-Benzine zam gelebilir diye düşünüyorum.

-He valla bence de öyle…

-Yolsuzluk, hırsızlık yok diyorlar…

-He valla bence de öyle…

* * *

Bir de söyleyecek hiçbir şeyi olmayan insanların, imdadına yetişen joker bir kavram oluşturuldu; “KESİNLİKLE…”

-Koalisyon iyidir diyorlar.

-Kesinlikle…

‘Koalisyon başarısızlık getirir’ diyorlar.

-Kesinlikle…

-Koalisyon konusunda herkes farklı düşünüyor.

-Kesinlikle…

* * *

Ha bir de açılıp kapanan bir şey olarak bildiğimiz bir kavramımız var… “KISMET…” Ona da evrim geçirtildi.

-İşsizlik rakamları bu yıl düşer mi?

- Kısmet…

-Maaşlara zam gelir mi, ne dersin?

-Kısmet…

-Hukuk sistemimiz düzelir mi?

-Kısmet…

-Ekonomi düzelir mi, ne dersin?

-Kısmet…

-Hay ben senin kısmetine!

-Kısmet…

* * *

Sözün özü; türedi nesil, “HAYIRLISI, AYNEN, SIKINTI, KISMET, KESİNLİKLE, TABİ Kİ DE, YAPACAK BİR ŞEY YOK, BENCE DE ÖYLE” sözcük ve tümcelerine evrim geçirtti.

“Nokta” yaptı (nokta yerine kullanır oldu) bu sözcük ve tümceleri.

“Tamam, kes” yaptı…

“Lafı fazla uzatma” yaptı.

“Gelme daha fazla üstüme, cehaletimi ortaya çıkarma” yaptı.

Aldığı aile içi ve okul içi öğretimden(!) böyle esinleniyor çünkü…