Kıbrıs’ta soydaşlarımızı yok etmeye yönelik katliamlar sonucu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin uluslararası anlaşmalardan doğan yetkiye dayanarak gerçekleştirmiş olduğu 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonucunda adada huzur ve sükûn temin edildiğini kaydeden Taş, 1974'den günümüze kadar geçen sürede adada bir kişinin bile burnunun kanamadığını ifade etti.
Bugün ise ENOSİS’in önündeki tek engelin Türkiye’nin garantörlüğündeki bağımsız KKTC’nin varlığı olduğunu belirten Taş, “Kıbrıs adasında Rumlar'ın ENOSİS emeline ulaşabilmek için, KKTC´nin ortadan kaldırılması operasyonu hızla devam etmektedir. Eğer ki, Girit’te yaşanan süreçten, Girit'i nasıl kaybettiğimizden ders çıkarmazsak, Kıbrıs davasının da benzer bir sonla nihayetleneceği gayet aşikardır. Bunun gerçekleşebilmesi için Rumlar, Türkiye’nin garantörlük hakkına son verilmesini istemektedirler. Rumların ikinci taktiği ise, Türkiye garantörlüğünün sadece Türk tarafıyla ve belirli bir süreyle sınırlı olmasıdır” ifadelerini kullandı.
Bugün Kıbrıslı Rumlar, AB yetkilileri ve Yunanistan’ın bağımsız KKTC'yi ortadan kaldırmak, Türk varlığını Kıbrıs’tan tamamen çıkarmak için yoğun çaba harcadığını kaydeden Taş, açıklamasına şu şekilde devam etti:

“Adada İngiltere’nin egemenliği altındaki Dikelya ve Agratur üsleri, İngiltere ile birlikte ABD tarafından da kullanılmaktadır. Fransa da 2006’dan itibaren Kıbrıs Rum kesimindeki askeri üsleri kullanmaktadır. Ayrıca, Kıbrıs Rum kesimi ile Yunanistan’ın yapmış olduğu anlaşmalar sonucu, Yunanistan da adayı askeri anlamda kullanabilmektedir.
Bugün Kıbrıslı Rumlar, AB yetkilileri ve Yunanistan, bağımsız KKTC'yi ortadan kaldırmak, Türk varlığını Kıbrıs’tan tamamen çıkarmak için yoğun çaba harcamaktadır. Adada İngiltere’nin egemenliği altındaki Dikelya ve Agratur üsleri, İngiltere ile birlikte ABD tarafından da kullanılmaktadır. Fransa da 2006’dan itibaren Kıbrıs Rum kesimindeki askeri üsleri kullanmaktadır. Ayrıca, Kıbrıs Rum kesimi ile Yunanistan’ın yapmış olduğu anlaşmalar sonucu, Yunanistan da adayı askeri anlamda kullanabilmektedir.
Cenevre Konferansı’nda müzakere edilen şartların kabul edilmesi durumunda, Kıbrıs Türklerinin adadaki toprak miktarı yüzde 36,2’den yüzde 28,5’e indiriliyor. Bunun sonucu olarak doksan bin civarında Rum Türk tarafından aldıkları bu topraklara yerleşecek ve burada yaşayan Türkler göçe zorlanacaktır.

KKTC’nin toprak bütünlüğü, bağımsızlığı, adadaki Türk askeri varlığı ve Türkiye’nin garantörlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik girişimler, adanın stratejik ve jeopolitik konumundan Türklerin faydalanmasının ve Türkler'in adada egemenlik hakkına sahip olmasının hiçbir uluslararası güç tarafından istenmemesinden kaynaklanmaktadır.

Sonuç olarak Kıbrıs, her türlü şahsi ve siyasi hesapların üstünde olup, sorunun çözümü AB normları temelinde Rum yönetimi altında Rumlarla birleşmekle, Rum Devleti içerisinde bir azınlık haline gelmekle değil, adada Türklerin 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtıyla yeniden elde ettikleri haklarının, kazanımlarının aynen korunmasıyla mümkün olabilecektir.”

(Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim