“Tiyatro salonunun karşısındaki apartmanlarda yaşayıp da ömründe tiyatro yüzü görmemiş olanlar var. Neden? İşte bu nedenin çok iyi tahlil edilmesi ve gerekli müdahalenin yapılması şart.”

Amatör dahi denilemeyecek ekiplerde üç beş kez sahneye çıkan bir kişi, bakıyorsunuz ki “X Tiyatrosu” diye bir tiyatro kuruvermiş. Sonra insanlar bu kötü yapımlara gidip tiyatrodan soğuyorlar. Amatörlük bu değildir. Amatörlüğün bir ruhu vardır. Öyle amatör ekipler izledim ki, profesyonellere parmak ısırtırlar. Bir sanatı sevmek, onu icra etmek için yeterli değildir. Mesela ben bale izlemeyi çok severim ama çıkıp da bale yapmaya kalkmıyorum.

“Tiyatro izleyicileri arasında dizide gördüğü bir oyuncuyu, sahnede canlı görmek isteyenlerin sayısı bir hayli fazla. Bu sevindirici mi yoksa üzücü bir durum mu karar veremiyor insan.”

Tiyatro, bir sahne sanatıdır. Tiyatro eseri, olayları oluş yoluyla gösterir. Bu yönüyle konuşma ve eyleme dayanan bir gösteri sanatı olarak da tanımlanabilir. Yaygın hümanist bir deyişle tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olarak ifade edilir.

Değer ölçülerini, izleyenin kanaat ve anlayışından alır. Göze görünür bir karaktere sahip olması, canlı olarak meydana geliş niteliğiyle toplum psikolojisine hitap eder. Temsil yeri ve eser, tiyatronun edebiyat öğesidir. Bu edebiyat öğesi yanında tiyatro kavramı içinde oyunculuk, sahne düzeni, ışıklandırma, dekor, kostüm, müzik gibi unsurların bütünlüğü söz konusudur.

Tiyatro metinlerine ‘oyun’ metinleri yazan kişiye oyun yazarı (müellif) denir. İşte bu oyun yazarlarından birini sizlere tanıtmaya çalışacağım. Son yıllarda adını tiyatro camiasında sıkı sık duymaya başladığımız tiyatro yazarı Mustafa Arıkoğlu.

Mustafa Arıkoğlu ile Cumhuriyetin kuruluşunun 96’ıncı yıl dönümünde 29 Ekim’de keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Arıkoğlu ile yaptığım söyleşiye girmeden önce sizlere kendisini tanıtmaya çalışayım.

Mustafa Arıkoğlu kimdir?

1982, Çorum doğumlu. Öykü, şiir, karikatür ve fotoğraf çalışmaları da bulunan Arıkoğlu, son yıllarda oyun yazarlığına ağırlık vererek art arda oyunlara imza attı. "Dünya'nın Sonu.Net" adlı oyunu, 2014 Mart ayında Kültür Bakanlığı'nın desteği ile Süheyl Uygur-Behzat Uygur Tiyatrosu sahnesinde seyirciyle buluştu. "Pardon Bekar mısınız?", "6 Üstü Komedi" ve "Sakın Diyorum" adlı komedi oyunları, Ahmet Çevik Tiyatrosu sahnesinde 2014-2019 yılları arasında seyirci karşısına çıkarak Türkiye'de ve Avrupa'da büyük ilgi gördü. Soner Arıca, Ege ve büyük bir oyuncu korosunun birlikte seslendirdiği "6 Üstü Komedi" adlı oyunun şarkılarının sözleri de Mustafa Arıkoğlu tarafından kaleme alındı. Cengiz Küçükayvaz Tiyatrosu'nun 2015 Mart'ında sahnelenmeye başladığı "Düş Yakamdan", yine Kültür Bakanlığı'nın katkılarıyla yurt içi ve yurt dışında geniş çaplı bir seyirci kitlesine ulaştı. Daha çok mizah ağırlıklı bir tarz çizen yazar, Süheyl-Behzat Uygur Tiyatrosu'nun 2015'te sahneye koyduğu, daha önce Nejat Uygur Tiyatrosu'nun sahnelenmiş olduğu "Marko Paşa" adlı oyuna yazdığı ek sahnelerle oyunun güncellenmesine katkıda bulundu. "Param Sağ Olsun" isimli komedi oyunu 2018-2019 sezonunda Abdullah Şahin Nokta Tiyatrosu tarafından sahnelendi. "Sakın Diyorum" oyunu 2018 Türkiye Altın Palmiye Ödüllerinde "En İyi Tiyatro Oyunu" ödülünün sahibi oldu. Yazar ayrıca 2018 Efes Tiyatro Festivali'nde "Tiyatro Onur Ödülü'ne" layık görüldü. "Düş Yakamdan" oyunu 2018-2019 sezonunda Sivas Devlet Tiyatrosu bünyesinde sahnelenmeye başlandı.

1-Tiyatro yazmaya nasıl ne zaman başladınız ve neden tiyatro?

Tiyatro yazmaya 2010 yılında başladım. Sürekli kitap okuyan ve karikatür çizen bir insandım. O dönem bazı edebiyat sitelerinde de öyküler yazıyordum. Ayrıca her hafta sahnelenen tiyatro oyunlarını da kaçırmazdım. Baktım ki tiyatro da kendi öyküsüyle hayatın karikatürünü çiziyor. Öykülerimdeki edebi dille çizimlerimdeki mizahı birleştirmeye karar verdim. Böylece küçük skeçler oluşmaya başladı. İlk yazdığım oyunda kendimi durduramamışım ki, 92 sayfalık bir metin çıkmıştı ortaya.

Neden tiyatro sorunuza gelince, 29 harfin içinde gizli olan sayısız hikâyeler, sayısız hayatlar var. Ben sadece tuşlara basarak onlara can veriyorum. Bunu en kısa yoldan, en efektif ve en keyifli yapabileceğim sanat dalı tiyatro.

2-Sizce tiyatro toplumsal olarak bir işe yarar mı?

Tiyatronun topluma yarayış sağlaması için öncelikle tiyatroyu belli bir kesimin sanatı olmaktan arındırıp, genelin ilgisini çekecek bir sanata dönüştürmek gerekir. Aslında tiyatroyu değil, toplumu dönüştürmek gerekir. Tiyatro salonunun karşısındaki apartmanlarda yaşayıp da ömründe tiyatro yüzü görmemiş olanlar var. Neden? İşte bu nedenin çok iyi tahlil edilmesi ve gerekli müdahalenin yapılması şart. Öncelikle sabah erken kalkanın tiyatro açabildiği bir düzen olmamalı. Amatör dahi denilemeyecek ekiplerde üç beş kez sahneye çıkan bir kişi, bakıyorsunuz ki “X Tiyatrosu” diye bir tiyatro kuruvermiş. Sonra insanlar bu kötü yapımlara gidip tiyatrodan soğuyorlar. Amatörlük bu değildir. Amatörlüğün bir ruhu vardır. Öyle amatör ekipler izledim ki, profesyonellere parmak ısırtırlar. Bir sanatı sevmek, onu icra etmek için yeterli değildir. Mesela ben bale izlemeyi çok severim ama çıkıp da bale yapmaya kalkmıyorum.

3-Günümüzde çok kabaca iki farklı yapma biçimi öne çıkıyor tiyatroda. Biri içinde ileri teknoloji aydınlatma ve ses sistemleri, gösterişli dekorlar hatta video mapping'ler barındıran çoklu ve büyük prodüksiyonlar. Diğeri kara kutu sahnelerde salt çıplak sahne ve oyuncu bulunan, metni ve performansı öne çıkaran yapımlar. Siz bu ayrımın neresindesiniz bir oyun yazarı olarak?

Bu, oyunun şekline göre değişmesi gereken bir tercih. Bence tiyatro olabildiğince insan içermeli. Ben sevmiyorum aslında yaka mikrofonları, sinevizyon görüntüleri. Tiyatro, sinemadan rol çalmamalı.

4-Kendi tiyatronuzu hayal eder misiniz?

Ben işin mutfağındaki kişi olduğum için hiç öyle bir hayalim olmadı. Hayalim çok büyük ustalarla çalışmaktı ve çok şükür bunu defalarca tattım ve tatmaya devam ediyorum. Bence herkes en iyi bildiği işi yapmalı. Ben yazarlıkta iyi olduğumu düşüyorum ve sahne kısmını ustalarıma bıraktım.

5-Türkiye’de tiyatro eleştirisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Seyirciler bile kendi aralarında “Oyun izlemeye gelenler” ve “Ünlü izlemeye gelenler” gibi dallara ayrılıyor. Dizide gördüğü bir oyuncuyu sahnede canlı görmek isteyenlerin sayısı da bir hayli fazla. Bu sevindirici mi yoksa üzücü bir durum mu karar veremiyor insan. Çünkü o mantıktaki seyirci için icra edilen sanatın bir önemi yok. Hayranı olduğu kişiyi görmeye geliyor. Benim izlediğim en kalabalık oyunlardan biri, başrolünde bir mafya dizisinin başrolünü seslendiren oyuncu kardeşimizin oynadığı oyundu. Yani dizi yalnızca karakterlerinin değil, seslerinin bile bir hayran kitlesi var.

* Son kez ek olarak şunu sormak istiyorum müsaadenizle, Çorum'da tiyatro yapmak için hava ve zemin şartları uygun mu?

Türkiye’de sadece 21 ile kısmet olmuş bir hazineye sahip Çorum. Devle Tiyatroları Sahnesi… El üstünde tutulması ve kıymeti bilinmesi gereken bir kurum. Türkiye’nin yüz akı olmuş ekiplerini ve sanatçılarını o çatı altında izleme şansı bahşedilmiş bizlere. Hem de belki 1 tane lahmacun fiyatına. Şu an sadece turne sahnesi olarak çalışıyor ama bakarsınız bir gün kendi ekibi de kurulur. Neden olmasın? Özel tiyatrolara gelirsek, il bazında tiyatro yapan tüm ekiplerle yakın bir arkadaşlığımız var. Ben bu yola ilk çıktığım günde hepsine aynı sözü verdim. Ne yapmak istiyorsanız beni de yanınızda bilin. Oyun anlamında tüm arşivim kendilerine açıktır. Yeter ki kaliteli bir iş yapmak için çabalarını ortaya koysunlar. Amatör sanata çok ihtiyacımız var ve muhakkak desteklenmesi gerekiyor. Ülkede futbol sanattan 10 gömlek üstte tutulduğu için futboldan örnek vereyim. Amatör sanatı, bir kulübün PAF takımı gibi düşünün. Geleceğin yıldızları onların içinden çıkacak.


(Elvan YILMAZ)

Editör: TE Bilisim