Burada düzenlenen toplantıda konuşan KESK MYK Üyesi Yusuf Şenol, Türkiye’de emekçilerin zor bir süreçten geçtiğini ifade ederek, “15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen, siyasi iktidarın “Allah’ın bir lütfu” olarak nitelendirdiği OHAL düzeni ile yarına, geleceğe ilişkin umutlarımızı karartan gelişmelere her gün bir yenisi ekleniyor. İlan edilirken birkaç aylık süre öngörülen OHAL bugüne kadar tam beş kez uzatılmıştır. On altı ayı aşkın süredir OHAL ile yönetiliyoruz” dedi.

OHAL’e dayanılarak çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile hiçbir somut delile dayanmadan, adil yargılama süreçleri işletilmeden 130 binin üzerinde kamu emekçisinin işinden edildiğini, 50’nin üzerinde emekçinin bu süreçte intihar ettiğini belirten Şenol, “Birileri gibi 15 Temmuz’dan sonra değil, en başından beri darbelerle, gülen cemaati gibi cemaat ve tarikatlarla mücadele eden KESK hedefe konulmuştur. 101’i Yüksek Disiplin Kurulu Kararları 3998’i KHK’lerle olmak üzere KESK bağlı sendikaların üyesi 4099 kamu emekçisi ihraç edilmiştir. Liyakatin yerine mülakat getirilmiş, böylece gülen cemaatinden boşalan devlet kadrolar siyasi iktidara biat eden tarikat ve cemaatlerin üyesi “sadık kullar” ile doldurmuştur” ifadelerini kullandı.

“ERDOĞAN, OHAL’İ GREVLERİ ENGELLEMEK İÇİN KULLANDIKLARINI AÇIKÇA SÖYLEDİ”

OHAL’in iş güvencesinin yanı sıra işçilerin en temel haklarına karşı da bir tehdit olarak kullanıldığını kaydeden Şenol, konuşmasının devamında şunları söyledi:

“AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, OHAL’i grevleri engellemek için kullandıklarını açıkça söylemiştir. Nitekim 2017 yılı boyunca beş grev engellenerek yaklaşık 25 bin işçinin hakkı gasp edilmiştir. Artan iş cinayetleri “fıtrat”a bağlanarak sorumlular yargılanamaz hale getirilmiştir.

İşçileri çağdaş köle haline getiren Özel İstihdam Büroları yasasından, kamusal emekliliği tasfiye etmeyi hedefleyen Bireysel Emeklilik Sistemine, toplumun kaynaklarını sermayeye-patronlara aktaran Varlık Fonu’ndan işçilerin temel haklarına saldırının bir parçası olan zorunlu arabuluculuğa kadar onlarca emek düşmanı düzenleme hayata geçirilmiştir.”

“OHAL İLE TEK SESLİ BİR TÜRKİYE İSTENİYOR”

“OHAL, gerici-mezhepçi bir toplumsal yapı inşası için kullanılmıştır. Eğitim müfredatı bilimsel olmaktan çıkarılmış, tamamen dinselleştirilerek, sınav sistemleri değiştirilerek tüm okullar imam hatipleştirilmiştir.

Kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz artmış, ceza indirimleri ile kadına yönelik şiddet teşvik edilmiş son olarak da müftülere nikâh kıyma yetkisi verilerek çocuk gelinlerin artması ve çok eşlilik meşrulaştırılmış, kadın ve çocukların yasalarla korunan haklarının da ortadan kaldırılması söz konusu olmuştur.

Basın yayın organları, dernekler kapatılmış, gazeteciler tutuklanmış, OHAL tek sesli bir Türkiye yaratmak için kullanılmıştır.”

“HUKUK DEVLETİNDEN BAHSETMENİN OLANAĞI KALMADI”

“Ülke olarak içinde bulunduğumuz tablo “Demokratik, Laik, Sosyal Hukuk Devleti”nden bahsetmenin olanağının kalmadığını göstermektedir. Üzerimize çöken karanlığın OHAL ile her geçen artırıldığı bu tablo ancak tüm toplumun acil ihtiyacı olan demokrasi, hukuk, adalet ve barışın tesis edilmesi, emeği hedef alan saldırıların durdurulması ile ortadan kaldırılabilir. Bunun ilk şartı ise OHAL’in kaldırılması, KHK’ların iptal edilmesidir.

Konfederasyonumuz KESK, işte bu yakıcı ihtiyaçtan hareketle DİSK, TMMOB ve TTB ile birlikte “OHAL Değil, Demokrasi” kampanyası başlatmıştır.

Kampanyamızın öncelikli hedefi 20 Ocak 2018 tarihinde OHAL’in bir kere daha uzatılmamasıdır.

OHAL rejimine son vererek demokrasiyi kazanacak olan işte bu milyonlardır.

Bu bilinçle kampanyamızı 81 ilde emek ve meslek örgütleri ve yerel demokrasi güçleriyle ortaklaştırarak yaygınlaştıracağız. Yurdun dört bir tarafında forumlar, sempozyumlar ve söyleşiler düzenleyecek, stantlar açıp bildiri-broşür dağıtarak geleceğimizi tahakküm altına alan OHAL’e hayır diyeceğiz.”

(Taner ŞİMŞEK)

Editör: TE Bilisim