Devlet idaresinin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olmasının, hukuk devletinin bir gereği olduğunu kaydeden Eşkil, yargı hakkını kullanırken, sivil toplum kuruluşu olan sendikaların hak ve mağduriyetler bağlamında bireylerden çok daha özenli olma sorumluluğu bulunduğunu dile getirdi. Türkiye’de sistemi tıkamak ve idareyi çalışamaz hale getirmek gayesi dışında bir işlev görmeyen anlayışlar yüzünden emeğin heba olduğunu, kaotik ortamlar üretilerek enerji kayıplarına sebep olunduğunu anlatan Tahir Eşkil, bunun son örneğinin, okullara yönetici seçiminde yapılan yazılı sınavda “Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi”nden soru sorulmaması üzerine açılan idari dava ve bunun sonucunda Danıştay’ın verdiği yürütmeyi durdurma kararının oluşturduğunu vurguladı. Eşkil, “Bu yürütmeyi durdurma kararıyla, bin bir ümitle fedakârlıkta bulunarak aylarca sınava hazırlanan, emek veren, ter döken, nihayetinde başarılı olan on binlerce müdür başyardımcısı ve müdür yardımcısı adayı mağdur edilmiştir” dedi.
Eşkil, “Biz hizmet odaklı sendikal anlayışımız ve her zaman ahlakı önceleyen duruşumuz nedeniyle; haset dolu, kindar dilleriyle kustukları tezvirata cevap verme lüzumu dahi görmüyoruz. Lakin eğitim çalışanlarının yarısının teveccühüne mazhar olmuş yetkili sendika sıfatıyla üyelerimize ve sınavda başarılı olmuş, bizden beklentisi olan eğitim çalışanlarına karşı sorumluluğumuzun gereği olarak, konunun açıklığa kavuşması, haksızlığın giderilmesi yönünde çaba sarf etmeyi önemli buluyor, bu sorumlulukla hareket ediyoruz.
İstihdam ve görevlendirmelere yönelik her türlü düzenlemeyi bir şekilde mahkemelik etmeye alışmış, düzenlemeleri çalışanların emeği, kazancı, hakları ve mağduriyetleri zaviyesinden ziyade haset ve müzmin muhalefet kapsamında ele almayı huy edinmiş sendikalar her seferinde güya düzenleme yapanları cezalandırma hırsıyla hareket edip faturasını her zaman çalışanlara ve emek verenlere ödetmişlerdir. O yüzden şu an sistem, yapılan düzenlemelerin doğurduğu haklara karşı mahkemelerin verdiği kararlarla her seferinde biraz daha yozlaşmıştır. Bunun yanında sınav konuları arasında başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olmak üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu yer almaktadır. Bu alanlarda “Atatürkçülük” konusu zaten işlenmiş ve adayların bilgisi ölçülmüşken, ayrıca tarih dersi müfredatının kapsamına giren “Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi” konusunda soru talep etmek tartışmaya açık bir konudur.
Bu konuyu bile Atatürk düşmanlığı şeklinde manipüle eden bazı sendikaların skolastik dönemi hatırlatan dogmatik tavırlarının hiç kimseye zerre katkısı olmayacaktır” şeklinde ifadede bulundu.
(Haber Merkezi)
Editör: TE Bilisim